Benden Allah ne soruyor, benim yaptığımı. Benim yaptığımı veya yapmadığımı. Ee şimdi Allah Kur’ân’da kaç yerde; “Onların amelleri onlara, sizin ameliniz size.” Onların yaptıklarından siz sorumlu değilsiniz, sizin yaptıklarınızdan onlar sorumlu değil, kimsenin kimseye o konuda yararı yok. İyi de sen bu adamın böyle bir niyeti varsa, kendi niyet eder. “Ya Rabbi, bana bu derdimi ortadan kaldırırsan …” Birşey vaad edersin, yaparsın. Ee ondan sonra kalkıpta, ona buna yükleyipte, onun bunun yaptığı şey ona, buna yazılır.
Defalarca söylüyoruz, kabristanda bile okuduğun senin amel defterine yazılıyor, sadece onlara bir haber veriliyor. Yani sen bunu okumakla onun için ona bir yarar sağlamış olmuyorsun. Sadece bir haber veriliyor, o da seviniyor; “Yakınlarım beni unutmamış” hatırlıyor gibi ama bütün getirisi sana yazılıyor.
Ee şimdi sen oku 41 Yasin, “Sen şu kadar oku, ben bu kadar okuyayım”. Vaad ettiysen kendin oku. Ben bir şeyim varsa, kendim okurum yani, kendim için okurum. Zaten benim okuduğum bana, “Bunun niyetine” de desem gitmiyor ki, bana yazılıyor.
“Miskale zerre hayrın” diyor Allah; “Ecrini öderim”. Kime? O hayrı işleyene. “Miskale zerreyi” sen falan için okudun, “Ona öderim” demiyor Allah.
Ee o zaman nedir bu gaflet? Kimden ne duyduysan sıyır gitsin, böyle şey olmaz ha, dinde bulunması çok sakıncalı hallerdir, herkes dine böyle bir kulp takarsa, sen dini bozuyorsun.
“Bid’at ama cehennem köpeği” diyor Peygamberimiz. Yani hafife alınacak bir şey değil ki bu. Bid’at çok tehlikeli bir günah. Ee şimdi, sen dağıt, millet yapsın. Belki benim sevmediğim biri. Hayır, yani yararı yok, sevdiğim bir babam için bile olsa yapamıyorum ki bunu. Annene, babana hayır dua edersin, bunun önü açık. Ölmüş annene, babana dua edersin. Ha onların günahları için Allah’tan affedilmesini dileyebilirsin, dua ama bunlar bak, dua olarak annen baban için. “Ama ben babam için bir Yasin okuyayım, ona yazılsın” yok böyle birşey. Böyle bir şey yok yani. Ne yapıyoruz, “Hasıl olan sevabı” diyoruz işte; “Şuna, buna hediye ediyorum” diyoruz ama laf bu, sadece klişe bir kelime. O direkt sen okurken sana yazılıyor zaten. Ha işte öyle dua edince de onlara haber veriliyor işte, “Şu senin için hatırladı, seni hatırlayarak şunları okudu” yani kendisine de olsa. Hepsi bu yani; bunun ötesinde bir şey yok ki!
Allah apaçık beyan ediyor ayetlerde; “Hiç kimsenin ameli, hiç kimseye bir yarar sağlamaz” diyor.
Benim amelim ona nasıl yarar sağlayacak da o çocuğu düşmeyecek? Ee Allah’a mı itimadın yok, Allah’ın sözüne mi inanmıyorsun yani?” Hiç kimsenin ameli hiç kimseye, başkasına yarar sağlamaz” diyor. Öyleyse…
Ölmüş anne, baba için hacca gidelim, “Hadiste var” diyor, uydurma hadis, yani bu gerçek olamaz ki. Allah böyle, Peygamber tersini mi söylüyor, yani Allah ile Peygamber çatışıyor mu orada? Ya bu nasıl mantıktır ki bu olacak iş mi yani? İyi de ama Allah ne diyor, sen Allah’ın sözüne inanmıyorsun, Allah’ın sözünü kaldırıp atıyorsun. O “Hayır yapıyorum” derken var ya, Uhud Dağı kadar şer alıyorsun sırtına. Hiç kimsenin ameli, hiç kimseye bir yarar sağlamaz. Senin yaptığın sana, onun yaptığı ona.
“Ee hadis var işte, ‘Ananız, babanız için hacca gidin Ümre’ye gidin’”. Peygamber başka türlü, Allah başka türlü mü söylüyor. Böyle din olur mu?
İşte cahil Müslüman için; “Şeytanın maskarası” diyor Peygamberimiz. Allah’a kulak ver, Allah ne diyorsa din bu, yani Allah’ın sözünün dışında din olmaz.
Tabi, oğlu babasının yerine Ümre’ye gider, parasını da babası öder. Cebinden ödeyemezsin baban için bile, vekaleten gider, ona ruhsat var. Ama ölmüş gitmiş, bitti. Sen onun için bir şey yapamazsın, o sana para veremez artık, mali bir ibadettir bu, bir insan hacca gitmek için o parayı harcayacak. “Ee oğlum, sen benim için hacca git ve parasını da cebinden harca”. “Hacı” olmaz o baba. Şimdi eğer sen o ibadeti istiyorsan, ceremesini çekeceksin.
“Benim için zekât ver” laf mı bu? Olmaz, malın varsa zekâtını vereceksin, 82 gramı aşmışsan, hacca gitmek farz olur. İstihab haddi (nisab miktarı da denir) denilen sınır 82 gram altındır.
Ee şimdi adamlar kafasına göre, ya işte; “Bence böyle”. Sence din var mı? Sen doğru olanı söylüyorsun. O da diyor ki “Bence böyle”, senin doğrun çok önemli değil. Onca neyse onun için, din o! Sen ayvayı yemişsin zaten. Söylenecek söz yok; “Dilediğini yap” dersin. Bence, sence din olur mu ya?
Hem zekât başlar, hem hacca gitmen farz olur. “İstihab haddi” denilen şey 82 gr. altındır. Altın değerinde para veya altın değerinde maldır. Ama sen malla ticaret yapıyorsan, o yine başka hesaba girer. Ya gidiyorsun 100 gr. altın karşılığında, ticaret malı alıyorsun. Ticaret yapıyorsun, alıp satıyorsun; o sermaye. Onun hesabı başka türlü oluyor yine, yani ticaret yapan için 1 kg., 2 kg. altın ile mal alma, satma bir şey yok demek değil. 82 gr. üstünün zekâtını verecek, ama o anda mal olarak verir. Adam şu kadar liralık gömlek almış, ister mal olarak gömlek verir, ister sattıktan sonra para olarak verir. Mal olarakta verme hakkı doğuyor ticaret yapanlarda. Adam sırf şey almıyor mesela kuru fasulye alıyor. O kadar parayla yahut helva alıyor veya herhangi bir gıda alıyor çürümeyen. Çürüyen şeyler için yine farklı cevap var. Çünkü adam alıyor zarar ediyor. İşte oradan bir kar etmesi evvela gündeme gelmeli. 82 gramlık sebze aldı da, sattı, çürüdü, bilmem ne oldu 70 grama düştü, bir şey vermez yani.
Bu fıkıh ilmi çok şeydir, çok fazla yönlü ilimdir. Yani kaskatı yalın kılıç gibi değil yani duruma göre vaziyete göre önüne çıkan hallere göre şekilleniyor. Hac 82 gramı geçti mi, gitmen gerekiyor artık.
Ev mesela bir milyon liralık, iki milyon liraya evin var ama bunun zekâtı yok. Neden? Bu senin için ikametgâh. Buradan bir ticaret elde etmiyorsun. Araba ihtiyaç, dünün atı neyse bugünün arabası bu yani. Yani zaruri ihtiyaçlarının dışındadır.
İki tane ineğin var. Bunun maksadı ticaret yapmak değil, maksat evin ihtiyacını görmek, artanını da satmak. Bu bir yıl artanını satarak kaç para biriktirdin? 82 gramı geçti mi paranın tamamı, zekâta girer. Geçmedi mi, ödeyeceği bir şey yoktur, net elinde olacak. Ama kırk tane ineğin olursa, bir inek zekâtın olacak. Kayıtsız, şartsız öyle “Şu çiroz, onu vereceğim” yok. Bir dar araya sürüvereceksin, kafandan diyeceksin ki; “Yedinci inek hangisi geçerse, onu vereceğim”. O yedinci ineği belirleyip, vereceksin yani. Böyle aralarında zayıf, kuru, yaşlı seçipte vermek yok.
Onu Salebe yaptı da ne yaptı Hz. Ali? Peygamberimiz kabul etmedi, Hz. Ebu Bekir kabul etmedi, Hz. Ömer kabul etmedi. Hz. Ali’de ayırdı ikiye. Öyle şey yok, işe yaramaz şey değil. O zekât olmaz, Allah’ın emriyle dalga geçmek olur.
Şimdi bakın bazı şeyler size dediğim kırkta bir değil, onda bir, yirmide bir olanlar var. İnek olarak 10 tane inek olduğu vakit istihab haddini geçmiş oluyorsun. Bu mal olarak biraz toleranslıdır ama 10 inek oldu mu, hacca gideceksin.
Maddi olarak 82 gramı geçiyor, ikincisi mesela geçenlerde size anlattım, tarladaki şeyden bile zekât veriyorsun. Allah sularsa başka, sen sularsan başka, masraf ederek sularsan başka. Yani bunların sınırları var. İşte o sınırlara giren olay bu hayvanda, hayvan dahilindeki malda, hayvanda, koyunda, vesairede oralara giriyor. Oralara girdiği vakit, en garantisi, sen bu maldan para kazandın gün sonunda, baktın 82 gramını geçmiş. 82 gram geçti diye, 82 gramdan geçenden değil, tamamından zekât vereceksin. İnsanlar için en kolay yolu budur. Ben bunları elde ettim, ne elde ettim şu kadar para. Bugün köyde süt satanların hepsi bu istihab haddini geçiyor.
Adam namaz kılıyor, Ümre’ye gidiyor, hacca gidiyor, zekât vermiyor. Sen Müslüman mısın ki? Allah’a diyorsun ki; “Ben, şu şu şeyleri yapıyorum işime geliyorda, bu da işime gelmiyor. Ben senin için paramdan veremem” demektir bu. Ne oldun? Münafık oldun. Sen sanıyorsun ki; “Ben, Evelallah Müslümanım. Beş vakit camiye koşuyorum”. Sen koş.
Allah diyor ki; “Onlar kendilerini doğru yolda zannederler”. Allah bir şeyi emrettiyse, kayıtsız şartsız:
“İnnallahe, innallahe, innallahe” anlatıyor Allah. Kayıtsız, şartsız şeyleri “Mutlak” diyor, en ufak bir yalpa yok. İnnallahe bitti.
Eee Hacca gidiyorlar, para harcamaya ama turistik seyahat gibi. “Bir göreceğiz oraları falan, hem de hacı oluruz falan…” iyi de zekât vermiyorsun! Din yama olarak bile durmaz ki üzerinde.
Oruç, salat, kurban, hac, zekât, Kelime-i Şehadet. İslam’ın şartı, bunlardan biri yoksa İslam’lığı bitti, sen san…
Allah’ta diyor; “Zaten onlar kendilerini doğru yolda zannederler”. Neden? Veremezler. Neden? Allah sana veriyor ya.
Niye Kıyamet geliyor? Artık insanlar “Dini küm dinarı küm” olmuş, Peygamberimiz çok tekrarlar yani; “Dinleri dinar olmuş, para olmuş”. Ona gelince veremiyorlar.
Seyran et âlemi, yapılacak bir şey yok. Allah bu can yakıcı azapları boşuna mı veriyor, herkes panikte, korkuda. Nasılsa Allah’a gitmeyecek misin, sen niye korkuyorsun ki? Allah murat etmişse, sana tayin olan ömrün uzamıyor, kısalmıyor. Neden Allah’a tevekkül etmiyorsunda panik yapıyorsun ki? Bir gün nasılsa o yola gitmeyecek misin? Ee öyleyse güle güle git, seve seve git, güle güle git. Nasılsa o yol yürünecek bir an önce, “Yürür hiç olmazsa yolumu azaltırım. Yolculuğum azalır!” dersin, “Yok aman ha, sakın ölünür mü ya?” mantığı var arkadaş ya.
Ölmek için geldin dünyaya, kalmak için değil ki. Bunca Peygamberler kalmamış, sen mi kalacaksın ki? Ee o zaman niye bu mantığı işleyip işe üzerinde yarar hale getirmiyorsun ki? Yok!
————————————————-
NOT: Sohbetlerde işittiklerinizi veya okuduklarınızı kendi kendinize yapıp, vird haline getirmeyin, tasavvuf ehli iseniz Mürşid veya vekile danışmadan günlük zikir dersine ekleme ya da çıkarma da yapmayın. Ama arasıra yapılmasında da mahzur olmadığını da belirtmek isteriz.
#Oruç #salat #kurban #hac #hacnezamanfarz #zekât #Kelime-iŞehadet #İslamınşartı #İslam #başkasınaedilendua #başkasınayasinokuma #Yasin #82graltın
Allah razı olsun .