Para, menfaat. Diniküm dinarüküm. (Arapça deyim; “Sizin dininiz paradır.”) Menfaat; menfaat geldi mi helal haram… Allah’tan korkulduğundan çok, fakr-u zaruretten korkuluyor. Halbuki bu bir makamdır; “Fakirüssabirin”.
Kişi fakirüssabirin köprüsünü geçmeden Abdiyet Makamı’na ulaşmaz, Rıza Kapısı’ndan geçemez. Sır Kapısı’nın resmini dahi göremez. Çünkü Allâhu Teâlâ Hazretleri Kur’ân’da birçok ayette beyan ederken, salatu selam Efendimizde bu ayetleri şerh ediyor hadis-i şeriflerle; “Allâhu Teâlâ bir kulunu sevdimi onu dinde fakih eder” diyor.
Dinde fakih nedir? Dinde bilgili eder. “Allâhu Teâlâ bir kulunu sevdi mi” hemen arkadan gelen hadis-i şerifte; “Allâhu Teâlâ bir kulunu sevdi mi ve onu temizlemek istedi mi ona iki şey verir; biri hastalık, biri fakirlik.”
Daha önemli bir mesajda da salatu selam Efendimiz; “Dünyada sıkıntı, dünyada üzüntü, dünyada hastalık çeken insanın eline amel defteri verilmez. O Mizan’a götürülmez, onun için Sırat kurulmaz, onun üzerine ecir döküldükçe dökülür, döküldükçe dökülür, döküldükçe dökülür. Sorgusuz sualsiz cennete girer” diyor. Biz bundan mı korkuyoruz kardeşim!
Allâhu Teâlâ’nın bu kadar büyük lütufları bize müjdelenirken, biz o lütuflara muhatap olmaktan mı korkuyoruz? Öyleyse yazıklar olsun kendi nefsime, kendi şahsıma! Yazıklar olsun! Allâhu Teâlâ kulun rızkına kefildir. Açlıktan ölen hiç kimse yoktur. Sen kendini parçalasan, ezelde takdir edilenden ötede sana bir nebze, bir kuruş, bir yudum ulaşmaz. Bin yıl sonra şu ağaç yaşasa, hangi yaprağın hangi yaprağın üzerine düşeceği hesaplanmıştır. “Bunlar büyük bir kitapta yazılıdır” diyor ayet-i kerimede. Levh’te bunlar yazılıdır. Öyleyse nedir bu delalet! Biz Müslüman değil miyiz ya? Olmaz mısın ya, olmaz mısın? Maşallah ya! Öyle bir hazırlık, öyle bir alışveriş, öyle bir telaş, öyle… Niçin ya, niçin, ne var?
Adama sorsan; “Peygamber salatu selam Efendimiz ne zaman doğdu?” Bilmiyor. “Kim 500 milyar İster”’de adama Amerika’nın bilmem neresinde, Avusturalya’nın bilmem neresinde bir roman yazarının yaşını, kilosunu, ayakkabı numarasını biliyor. Adama soruyorlar, “Kâbe hangi şehirde?” bilmiyor kardeşim. Ya bu nasıl dalalet ya! Ya hesap vereceğiz, hesap… Allâhu Teâlâ hayatımızın her karesinin hesabını soracak bize. Öyleyse hazır mıyız?
Hazır mıyız yani… Ölmeye hazır mıyız? Dört kişinin omuzunda gitmeye hazır mıyız? Bunu soracağız kendimize.
İnsan nefsinin en hoşlaşmadığı şey mezardır. İçimizde iki kardeş vardır. İki kardeş; biri kafirdir, biri mümin. Bunları barıştıracağız. Bunları barıştırmadıkça kamil mümin sahibi olamaz insan.
İmam-ı Rabbani Hazretleri, Mektubat-ı Rabbaniye’de öyle diyor; “İnsan öz kardeşini öldürmedikçe kamil mümin olmaz.” Kamil iman sahibi olmaz.
Öz kardeş kimdir? İşte içimizde iki kardeş var, gece gündüz taşıdığımız iki kardeş var. İki de şeytanın çocuğu var sadrımızda taşıdığımız. İki kardeşi barıştıracağız. Bunlar barışmadıkça kamil mümin sahibi olamayız. Bu iki kardeşin biri tam mümindir, biri de tam kafir. Biri nefis, biri ruhtur. Nefsi ruhun emrine vermedikçe, kemâlat sahibi olamayız, hikmete giden basamakları tırmanamayız. Nefsin hizmetine ruhu değil, ruhun hizmetine nefsi vereceğiz.
İmam Rabbani Hazretleri’nin dediği nefistir. Nefsin başını… Allâhu Teâlâ’nın rızasına ulaşmak sadece iki adımdır, hiç zor değildir. Veli olmak iki adımdır, hiç zor değildir. Allâhu Teâlâ’nın salih kullarından olmak iki adımdır, hiç zor değildir. Ama birinci adımını nefsin tepesine bas, bunu basabilirsen ikinci adımı Allâhu Teâlâ’nın rızasına atarsın. Bütün mesele o ilk adımı onun tepesine atalım. Ama atamıyoruz, yapamıyoruz. Onu büyütmüşüz firavun gibi içimizde. Onun isteklerine boyun eğiyoruz. İşte o zaman ne oluyoruz, duman oluyoruz. İşte o iki kardeşi barıştırmamız lazım meselenin hallolması için.
“Minşerril vesvasil hannas” diyoruz ayet-i kerimede. “Minşerrilvesvasil hannas” Nedir bunlar? Şer ihtiva eden hannaslar sadrımızda, göğsümüzdedir. Niye zikirde onlara vuruyoruz onların tepesine?
Onlar susmadıkça vesvese susmaz. Buna rağmen vesvese susmuyorsa, şu parmağı bak, sağ elin şu baş parmağını kaldırın şöyle, “Bismillahi” deyip, sol bacağın üst etine vurun böyle. Şeytanın boynunu koparır bu, boynunu koparır anında vesvese bitmiştir. Ama sakın sağa vurmayın, sola. Şu parmağı kaldırarak. Yani Allâhu Teâlâ’nın rızasını kazanma gayreti değil midir müminlerin her gayreti, öyleyse Allâhu Teâlâ’nın emrettiği gibi hiç olmazsa, ne kadar becerebilirsek, hani o yöne gayret etmek gerekir.
Kime Kulsun Bir Dinle – Zikir Meclislerinin Getirileri
Allâhu Teâlâ’nın rızasını kazanma gayreti değil midir müminlerin her gayreti? Öyleyse Allâhu Teâlâ’nın emrettiği gibi hiç olmazsa, ne kadar becerebilirsek hani o yöne gayret etmek gerekir. Ama biz nefsimiz şunu istiyor koşuyoruz peşine, karımız şunu istiyor koşuyoruz peşine.
Salatu selam Efendimiz diyor ki; “İnsan en çok neyi seviyorsa onun Allah’ı o” diyor, “Rabbi o” diyor. Bugün adam araba alıyor sabaha kadar balkonda keyif, böyle bir kere Allah için bu hisleri duymamıştır, Allâhu Teâlâ için. İşte malın kulu oldu. Peygamberimiz ne diyordu; “Ümmetim puta tapmayacak ama gizli şirkler olacak”. İşte şirk. Karısı diyor ki, “Git adam bir televizyon al gel.” Bir mümin kardeşi açsa ona 10 lira vermekten çekinen adam, karısının gönlünü yerine getirmek için gider o televizyonu alır. Ne oldu işte o karının kulu oldu. Bu çeşit say sayabildiğin kadar.
İşte bu neyden kaynaklanıyor, biliyor musunuz kardeşlerim? Salatu selam Efendimiz diyor ki; “Bir gün gelir amel mahsundur, mahsun. Mahsundur ve gizlidir” diyor. Amel gerçekten bugün mahsun ve gizlidir. “Yalan söz hakimdir” diyor. “Diller dost kalpler düşmandır ve o zaman sıla-i rahimde kesilir” diyor. “İşte o topluma Allâhu Teâlâ lanet eder, onların kulakları gerçeğe sağırdır, onların gözleri gerçeğe kördür” diyor. Bu günleri yaşıyoruz.
Salatu selam Efendimiz diyor ki bakın; “Bir mümin cuma günü, bir gusül abdesti alır da cuma namazına gecikmeden, geç kalmadan gider, hiçbir kelime konuşmadan camide oturursa, her attığı adımda bir yıllık hac, bir yılın her günü hac ve bir yıl hiçbir gece uyumadan zikretmiş gibi” diyor, “Ecir alır her attığı adımdan”. Bir camiye gidişte her attığı adımda bunu, dönüşte her attığı adımda bunu kazanıyor. Zikir meclislerine geliş gidiş bununda çok üzerinde, bununda kat kat üzerinde. Zikir meclislerine geliş artık siz kendiniz tahayyül edin. Zikir meclislerine geliş, bütün Ehlullah, Veliyullah diyor ki; “Bir zikir meclisi kurulan yere, konu komşudan biri bir keser istemeye gelse veya bir çivi istemeye gelse, herhangi bir hacetten gelse ve o oraya oturursa, çıktığı zaman kesinlikle bütün günahlarından temizlenmiştir”. Buna niyet ederek geleni bir de düşünün.
Salatu selam Efendimiz diyor ki; “Zikrin üzerine bir ibadet yoktur”. Hiçbir ibadet zikir gibi değildir.
Evliyaullah ve İslam alimleri diyorlar ki; “Namazdaki zikir kısmı diğer kısmından üstündür”. Kur’ân Allâhu Teâlâ’nın sözüdür, zikir ise Allâhu Teâlâ’nın Zât’ıdır. “Allah” diyorsun, 4001 Esma’nın bohçasıdır.
Kelime-i Tevhid imanın 72’inci şubesidir, en üst şubesidir. Zikir, zikir yani zikir hakkında ben hani alim bir insan değilim, kalan ömrüm zikir hakkındaki hayrı anlatmaya kalksam yetmez yani. Zikir o kadar büyük bir ibadet. Zikir meclisini gören sarhoşları dahi, tarihte bu olaylar yaşanmıştır, “Bu deliler ne yapıyor?” diye kafasını pencereye sokup, o zikir meclisini görüp, düşen ve orada ölen sarhoşları dahi Cenab-ı Hak cehenneme almamıştır ve onlar hayırlılardandır diye yani hayır ve şer melekleri geliyor, şer meleklerinin eline vermiyor, hayır meleklerinin eline veriyor. Şimdi dünya, insanlık bu kadar dalalette, gaflette, hıyanetteyken yani bu tür meclislere toplanan insanlar çok değil, çok azdır. Şurada birkaç yer varsa, ötede birkaç yer varsa, yurdun geneline bak ki hepsini topla bir katredir (damla).
Onun için salatu selam Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde diyor ki; “Ey mümin kardeşlerim, sizler bir siyah öküzün üzerindeki bir beyaz ben kadarsınız, sakın bundan fazla olacağınızı da sanmayın, siz bu kadarsınız.”
Şimdi biz dışarıdaki insanları zem mi ediyoruz? Hayır onlar için üzülüyoruz. Zem (Kınama, kötüleme) ediyorsam namerdim. Eğer kafirden dahi kendimi bir nebze üstün görüyorsam namerdim. Asla, yazık oluyor yazık, sadece yazık oluyor. Göz göre göre hayatlarına yazık ediyorlar. Çünkü dünyada insan uykudadır. Salatu selam Efendimiz öyle diyor; “İnsanlar dünya hayatlarında uykudadır, ölümle uyanırlar”. Fakat iş işten geçer. Kabir ya cennet bahçesidir ya cehennem çukurudur. İşte onu cennet bahçesi yapmaya gayret etmek lazım.
Allâhu Teâlâ iradeyi elimize vermiş, irademizi yaratmış, lütfetmiş. Artı vicdanımızı vermiş, akıl vermiş, birçok meleke var insanda. Biz aklımızı ilmin ışığıyla aydınlatmazsak, akıl sadece ilmin ışığıyla aydınlanır. Gönlümüzü, vicdanımızı, diğer melekelerimizi de imanın ışığıyla aydınlatmazsak kesinlikle, kesinlikle iman zafiyetinden kurtulamayız. Bunlar şarttır.
“Birçok akıl, akıl makamında değildir.” Peki nasıl oluyor bu? Bir uyanmamış akıl vardır, bir de uykuda olan. Uykuda olan akıllar, akıl makamında değildir ama uyanmış akıllarda vardır ki Allâhu Teâlâ onları uyandırmıştır lütfuyla.
Bir gerçek Veli, dünyadaki bütün insanların bildiği kadar şey bilir, ilimde irfanda ama setrederler, örterler, açıklamazlar, bildiği şeyi sorarlar.
———————————————————
NOT: Sohbetlerde işittiklerinizi veya okuduklarınızı kendi kendinize yapıp, vird haline getirmeyin, tasavvuf ehli iseniz Mürşid veya vekile danışmadan günlük zikir dersine ekleme ya da çıkarma da yapmayın. Ama arasıra yapılmasında da mahzur olmadığını da belirtmek isteriz.
#Hannaslarısusturma #hannas #veli #veliolmak #sufi #mümin #dua #duaetmek
Allah razı olsun.