Utanıp terleyen Kandildeki Nur – “Kün Feyekün” – Ehlibeyt’in Nur’u İle Sulandı – Rabıta – Çizgi Ötesi Sohbet Gerek – Halakayı Zikir

0
1647

Utanıp terleyen Kandildeki Nur 

Ben öyle sanıyorum Allâhu Teâlâ Hazretleri’nin alemleri yaratmadan önce hükümranlığı suların üzerindeydi, “Kudret Denizi” 7 tane alemden birisi, Nefsi Safiye’de. Hükümranlığı suların üzerindeydi, deryaların üzerindeydi, alemler yoktu, hiçbir şey yoktu, ne insan, ne mahlûk, ne ağaç, hiçbir şey. Allah var, hükümranlığı var ve büyük sular var; Kudret Denizi. Cenab-ı Hak alemleri yaratmadan önce O Kudret Denizi’nin üzerinde hükümranlığını sürerken, bir “Kandil” yaptı kendisinin sık sık tecelli ettiği bir yerde, çok büyük bir Kandil yaptı, onun içinde de Ehlibeyt’in Nur’unu yarattı. Alemleri yaratmadan evvel bu vardı.

Kün Feyekün” 

Alemlerde bir Yaradan Allah vardı, hükümranlığı Kudret Denizi ve o büyük Kandil’deki Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin Ehlibeyt’in Nur’u vardı.

Allâhu Teâlâ ona nazar ederdi, o da Allah’tan utanır, terler dururdu Nur. Bak o Nur Allâhu Teâlâ’dan haya eder, edepten terler dururdu ve Cenab-ı Hak âlemleri yaratmayı murad etti, onu tasarladı, onu düşündü, onu planladı, her şeyi o Nur’dan yaratacaktı, her şeyi o Resûlullah’ın Nur’undan yaratacaktı. Çünkü kendisi varken, tek var olan şey; O’ydu, başka hiçbir şey yoktu. Sırf kendisi var, su (Kudret Denizi) ve Ehlibeyt’in Nur’u vardı. Ondan yaratacak bütün mükevvenatı. Yaratmayı murad etti ve bunu tasarladı. Cenab-ı Hak Yasin-i Şerif’te:

“Esteizübillah”; “Kün Feyekün” geçer, “Kün” ol emridir, “Feyekün” de Kıyamet’in emridir. “Feyekün” ile de yok eder onu. Ona nazar ederek “Kün” emrini verdi. O Nur büyük bir patlamayla kâinat oluşturmaya başladı.

Ehlibeyt Nuru ile Sulandı 

Bakın âlemlerde, ne görüyorsanız Resullulah (s.a.v.)’ın beti bereketi, Nur’u vardır. Bütün âlemleri, Resûlullah (s.a.v.) Efendimizin Nur’u kaplamıştır, bütün mükevvenatı, ne görüyorsan Resûlullah’ın (s.a.v.) Nur’u vardır her zerresinde. Çok uzatmayacağım, ileriki saatlere kalmasın diye yani özet olarak izah etmeye çalışacağım ve Cenab-ı Hak o Nur’dan ne görüyorsanız bak âlemlerde, o Nur’dan yarattı, cennetlere kadar, her şeyi o Ehlibeyt’in Nur’undan yarattı.

Nur’un özünü de, Resullulah’ın (s.a.v.) kendi Zât’ı için gene ayırdı, daha sonra Dünya’yı yarattı, bitkileri yarattı, meyveleri yarattı, hububatı yarattı. Bunlar, bak, buğday olmadan çürürdü, meyve çiçek yapar, tane yapar, olgunlaşmadan çürür, yenilebilecek hale hiçbiri gelmiyordu. Cenab-ı Hak, tekrar bunları Ehlibeyt’in Nur’uyla suladı, bugünkü kıvama erdi her şey.

İnsan ağzına ne alırsa alsın ilk akla gelecek, “Bismillahirrahmanirrahim” sonrada, “Allahümme salli alâ Seyyidina Muhammedin ve alâ ali Seyyidina Muhammed.” Allah Resûlullah’ın (s.a.v.) Nur’uyla bunu suladı, bu kıvama erdi, bu lezzeti biz öyle hissediyoruz yani; vesile sebep olarak, onun vesilesiyle diye salavat getirmemiz lazım.

Şimdi Cenab-ı Hak âlemleri Habibullah’ın Nur’uyla yarattı, bütün kâinatı ve bütün kâinatı Resûlullah’ın Nur’u kaplamış durumdadır. Şimdi, buna bir anti parantez koyalım, gelelim dervişlere, peki ne ilgisi var, çok ilgisi var.

Allâhu Teâlâ mümin kulları için, her mümin kul için, tam bu Dünya’yı çepeçevre kavrayacak bir Nur yarattı, bunu da bir Esma’nın içine gizledi. Her dervişin Nur’u bu Küre-i Arz’ı kaplar. Fakat bunu senin, benim bedenime yerleştirmedi. Bizim çekeceğimiz bir Esma’nın içine yerleştirdi ve buradakilerin hepsi bu Esma’yı çekiyor.

Rabıta– Çizgi Ötesi Sohbet Gerek – Halakayı Zikir

Ben, size geçen ki toplantıda ne dedim, özellikle üzerinde dura dura. Tesbihe oturduğunuz zaman ön şartlar bitti, zikre başlayacaksınız, “La ilahe illallah, la ilahe illallah, la ilahe illallah” durduk, geldi Mürşid’in aldı, seni nereye “Rıza Kapısı”, “Sır Kapısı” sonra, Resûlullah’ın Nur’una geldin, peki, bu yolculuk nasıl oluyor? Nur, Nur’da yürür, başka şeyde yürümez, işte; o Esma’yı siz çekiyorsunuz, o Esma’ya gizledi, o Esma’yı sen çekiyorsun, o Nur senin tasarrufuna giriyor, o Nur senin oluyor. Onun için gözünü kapattığın an Mürşid’inle, Resûlullah’ın (s.a.v.) Nur’una ulaşabiliyorsunuz. Senin Nur’un, Resûlullah’ın (s.a.v.) Nur’unda gark oluyor ve tesbihi öyle bitiriyorsun. Resûlullah (s.a.v.) mı dersi çeker, sen mi bunu zamanla ayıramazsın. Öyle dervişler vardır ki, benim dervişlerimin arasında da var -siz onları tanımıyorsunuz, adamlar aynen benimle, seninle nasıl konuşuyorsak, Resullulah (s.a.v.) ile günde 70 defa konuşuyorlar. Adam kitabı alıyor, okurken, bir tereddütte kaldığı acaba dediği yer oluyor, misal midir gerçek midir? Hemen, o Nur’da yolculuk ediyor. “Ya Resûlullah (s.a.v.) bu hadis sizden mi?” diyor.

Resûlullah (s.a.v.)’de, hadis ise; “Benden evlat”, değilse “Mahaldir” diyor.

Bu Nur’da yolculuklarla sen Resûlullah’ın (s.a.v.) aile fertlerinden biri olursun. Bunları sizlere söyleyen belki hiç olmadı. 40 sene gitseydiniz ama artık duvarları, tabuları kaldırmak lazım. Şimdi bu şekilde Resûlullah (s.a.v.)’e yakın olmak, onun potasında zikir etmek, onun dili mi, senin dilin mi ayıramazsın, öyle bir zaman gelir.

Gaye ne? Gaye bu, Resûlullah’ın (s.a.v.) nasıl doğduğunu, ne zaman doğduğunu, işte hayatını aşağı yukarı bugün 10 yaşındaki çocukta biliyor. Bunu tekrar, tekrar, tekrar aç bir kitap oku, bir satır ha, bu böyle demektir, şu şöyle demektir demek değil! Bu devrin insanın hiçbiri aptal değil artık. Mühim olan çizginin ötesinde neler yapmamız gerektiği.

Bir şeyi de sizden rica ediyorum, bugüne kadar söylemedim, bugüne kadar da hoş gördüm, bunu söyledikten sonrada, hoş görmem bak. Bir şeyi bilmeyerek yapmak ayrıdır, bilerek hata yapmak suçtur.

Her zikir meclisine bak, Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz gelir, bir tarafında Sıddık-ı Azam vardır, bir tarafında da Hz. Ali (Kerrem Allahu veche) vardır, sadece bu iki kişiyle gelir, başka kimse olmaz, her zikir meclisine bak, gelir oturur, zikri idare eden ben değilim Resûlullah (s.a.v.) bak, bunu bilin ve buna göre de saygılı olun. Buna görede temponuzu ayarlayın. Bugüne kadar söylemedim, artık hepiniz olgunlaştınız.

Yani Resûlullah’a (s.a.v) karşı biz ne kadar saygılı olursak Cenab-ı Hakk’ın lütfu, keremi üzerimize o kadar fazla olur. Biz onu sevdikçe, Allah bizi sever, biz onu sevdikçe, Allah bizi sever. Zikir bazen burada kalır, bazen olduğu gibi Resullulah (s.a.v.) Efendimiz, Ravza’ya alır. Ravza’ya aldığı zaman, uzun tutarsa bak, kişi şu minderlerle kalkmaya başlar havaya, tavana kadar kalkar bak, bazı zikirlerin kısa kesilmesinin hikmeti bu.

Bu, ne benim elimde ne onun ne de bunun Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz dilediği zaman, Ravza’ya alır, senin bak astral bedenin her şeyin ordadır, senin sadece kalıbın buradadır, zikrin özünü oraya taşır. Zikrin özü, oraya gidince bir yerden patlak verir, cezbe başlar.

Bazen, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buraya gelir, getirir bak, Mürşit O’dur. Mürşit’ler Mürşid’i O’dur. Yani, bunları bilelim ha, ona göre saygılı olduğumuz zaman, Resullulah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize ne kadar yakın olursak, ne kadar saygılı olursak, ne kadar o büyük Nur’da bizim münferit nurla, yolculuklara devam edersek, bu baştan kolay değildir, kimi altı ayda muvaffak olur, kimi 1 senede olur, kimi 5 senede olur, kimi 5 günde olur, bu yolculuklar ama artık, “Fenâfîl-Resûl Makamı”nı kazanın. Yani; o zaman Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz gibi düşünürsünüz, Resûlullah (s.a.v.)’in gözüyle görürsünüz olayları, onun gibi muhakeme eder, onun gibi yargılarsınız.

Yani, hep, “Fenâfil-Şeyh Makamı”nda kalmak marifet değil. Hayat harekettir.

“İki günü birbirine eşit olan mümin ziyandadır” diyor hadis-i şerif.

İki günümüz, birbirine eşit olmayacak, arpa boyu da olsa her gün ne yürüyeceğiz, gideceğiz nereye gideceğiz? Cenab-ı Hakk’ın rızasına. Fenâfîl-Resûl’de, kırk sene, yirmi sene kalmak yok. Oradada, devamı var nereye? Cenab-ı Hak, İndi İlâhîye (Fenâfillâh). Cenab-ı Hakk’ın ahlakının bir kısmıyla ahlaklanmaya. O zaman, kişide hoşgörü artar, tevekkül artar, tedbiri terk eder.

Şimdi, şu anda bir çocuk bir kabahat işlerse, azarlarız, o zaman azarlamazsın, çünkü biz günde 50 tane hata yaparız, Allah bizi azarlamaz, hoş görür. Bu ahlaktan aldığın zaman, sende öyle hoşgörülü olursun. Bak Allah dostlarına, o kadar büyük şeyleri hoşgörü ile karşılar ama Allah’a karşı bir yanlış olsun, orada hiç sabretmez. Orda da, tepkisini koyar.

Bizler Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin ehli olduğumuz an ki bu kolay, zor değil. Artık bundan ötede sözün bittiği yer.

——————————–

NOT: Sohbetlerde işittiklerinizi veya okuduklarınızı kendi kendinize yapıp, vird haline getirmeyin, tasavvuf ehli iseniz Mürşid veya vekile danışmadan günlük zikir dersine ekleme ya da çıkarma da yapmayın. Ama arasıra yapılmasında da mahzur olmadığını da belirtmek isteriz.

#KünFeyekün #Ehlibeyt #Habibullah #ibadet #nur #yasin #dinisohbet #halka-izikir #zikir 

CEVAP VER

Yorumunuzu yazınız
İsminizi yazınız