Müminlere de değilde, daha ziyade sûfîlere… Allâhu Teâlâ şu Dünya’yı tamamen kaplayacak gibi bir Nur’u çektiğiniz bir Esma’nın içine sakladı. Sen o Esma’yı çekmeye başladığın an, Dünya’nın tamamını kaplayacak bir Nur’a sahip oluyorsun. Gönül âleminde kaynağı kökü bu Dünya’yı böyle lahana yaprağı gibi düşün, lahanayı nasıl sarıyorsa, öyle saracak bir Nur’a sahip oluyor kişi. Ve işte o Nur’da yolculuk oluyor. Peygamberimizin Nur’unda o “Nur’la yolculuk” oluyor. Ravza’ya varışlar, Rıza Kapısı’nı geçişler, Sır Kapısı’nı geçişler, Resullulah’ın Nur’unun merkezine ulaşmalar…
Peygamberimizin o Nur’unda, Allâhu Teâlâ’nın senin çektiğin bu Esma’da, şu Dünya’yı kaplayacak gibi bir Nur’a sahip oluyorsun. O nur sayesinde, bu yolculuklar, gidiş-gelişler elde ediliyor. Ve o Nur’un yerleştiği yer insanın gönlü. Ne arıyorsan gönül âleminde ara. Allâhu Teâlâ’nın da nazar ettiği yer orası. Ondan sonra, o Nur’la Resullulah’ın Nur’unun merkezine gidip virdini orada çekmeye başlıyorsun. Bir gün, bir ay, bir yıl derken sana “Fenâfil-Resûl Makamı”, yani Peygamberimiz gibi olma makamı, Peygamberimizin gözüyle görürsün bütün olayları. Yani sevinmeyi de, kızmayı da, tepkiyi de, sevinci de, hoş görmeyi de, affı da, cömertliği de… Hepsini Peygamberin karakterini alıyorsun. Onurun merkezine gidegele, gidegele, gidegele Fenâfil-Resûl Makamı’na sahip oluyorsun. Her olayı Rasullulah’ın gözüyle görüyorsun. Onun hoş gördüğünü, hoş görüyorsun, onun hoş görmediğini, hoş görmüyorsun.
Yani; Allâhu Teâlâ’nın insanlara, gönül âlemi olduğu için büyük lütufları var. Kitaplar yollamış, Peygamberler yollamış. İşte ona, onun tasarrufuna büyük Nur’lar vermiş. Sonra o Nur’la “tayyi mekana” kadar gidebiliyor. Birçok Veli sabah namazını Kâbe’de kılar ama karısı dahi anlamaz. Sûretini bırakır evde, bir güzel suretiyle sohbet edersin, muhabbet edersin, girer yorganın altına, yorgan kabarır. Birçok Veli’nin sırrına, karısı dahi vakıf olamamıştır. Halbuki o tayyi mekanla o Nur olup gitti Resullulah’a. Resullulah’ın mescidine gitti, Ravza’da kılar veya da Kâbe’de kılar. Gönül âlemi insandaki en değerli şey o.
O Kâbe’den de büyük, Allâhu Teâlâ’nın Arş’ından da. Gönül o kadar muhteşem bir şey ki çünkü; oraya nazar ediyor Cenab-ı Hak, oraya misafir oluyor. İnsan ne arayacaksa, gönül âleminde arayacak.
Sonra işte, Allah oraya iman yazıyor, belirli bir dersten sonra “iman” yazıyor. İşte o yazı; bütün Esma’ların Nur’larını başlıyor oraya emmeye. İşte o sendeki dünyayı saran o Nur’a, durmadan bir havuza bir hortumdan akan su gibi, her esmanın Nur’unu da akıtmaya başlıyor oraya. Ondan sonra, nefisten gelen bir şey var, fitne kapısı. Bu örtülüyor, o güzelce örtülüyor kapanıyor. Bu arada, dilin altından kalbe doğru, çok büyük bir lezzet hasıl olur. Bir şey yerken, içerken değil boşken. Şahane bir lezzet. Dilin altından, tam alt kısmından böyle gider. Yara, yara, yara taa kalbe kadar gider, müthiş bir lezzettir. Dil ile kalbin birleşmesi işte. O zaman senin mesela 2 saat çektiğin ders, 15 dakikada çekilir. Zaman içinde zaman var olur. Yani, 15 dakika içine 15 yıl sığar. “Zaman içindeki zamanlar” var, bunlar çok farklı!
Dünya’nın 1000 yılı, Allah’ın bir günü, cennette 1 saat. Şimdi bunları zamanla hissedeceksin. Yani bileceksin, bu yolda yürüdükçe gittikçe insanın iki günü eşit olmaz.
#nur#FenafirresulMakamı #HzMuhammed#Esmaulhusna#zikir#veli#evliya#kalpzikri#tayyimekan#gönülalemi