Daima el karda, gönül yarda olacak. Ve Dünyanın hiçbir şeyine değer vermeyeceksin, yediğin, içtiğin nimet için çok şükredeceksin, Allâhu Teâlâ’nın verdiği sağlığa, akla, göze, kulağa şükür edeceksin. Hiçbir Müslüman dünyaya saltanat sürmeye gelmedi. Biz müminleri Dünya cehennemine indirdi.
Kim “ahsen amel” işleyecek? Onun için, biz ahsen amel işlemeye geldik. Bunu insanların kendine ispat etmek için Allah zaten biliyor. Bizim işimiz, içki içmek değil, bizim işimiz kumar oynamak değil, bizim işimiz hırsızlık değil, bizim işimiz zinâ değil, bizim işimiz dedikodu değil, bizim işimiz nemine değil, bizim işimiz dünya kibri değil. Bunların hiçbiri bizim işimiz değil.
Bizim işimiz Allâhu Teâlâ’ya hizmet, Allâhu Teâlâ’ya ibadet, Allâhu Teâlâ’nın koyduğu yasaklara, riayet etmek ve Allah’tan gelen her şeye, boyun eğmek, Allâhu Teâlâ’nın kaza ve kaderine rıza göstermek. Ve O’na çok şükür etmek, elden geldiğince zikir etmek, O’na ibadet etmek, O’na heran teşekkür etmek. Müminin hali, şahikası bu.
Mümin bu yolda böyle yürürde bu dünya dikenliğini yani bu dünya patikasını bitirirse, ölümle bir uyanır. Ölüm onun için çok güzel sevimli bir şeydir. Öldüğü zamanda, “Bir an evvel beni kabrime koyun!” diye haykırır. Halbuki; kendisi de bu kendisini de taşıyanların arasında yürür gider. Bir ara der ki; “Ya kimi götürüyorsunuz, kime götürüyoruz?” Ama yanındakiler cevap vermez ona. Diğerlerine gider sorar, “Ya, bu kimin cenazesi?” O da cevap vermez. Çünkü onu duymuyor, görmüyor ki onlar! Ona sorar, buna sorar; “Ulan arkadaş, ölen benmişim!” der. Ama Dünya pırıl pırıl olur, Nur’lanır böyle. Çünkü uykudan uyandı.
“Dünya hayatında, her insan uykudadır ölümle bir uyanır.” Hadis-i şerif bu; “Ve onun kabri cennet bahçesi olur. Kırkar arşın açılır her tarafa”. Allah rahmet nazarı ile bakar. Hesabı kolay olur, çetin olmaz. İşte bu akibete giden, bu şahikaya giden insanlardan olmaya gayret edeceğiz. Yoksa dünyada zengin olsan, fakir olsan, hasta olsan, olmasan, sıhhatli olsan, zındık gibi olsan dünyanın en güçlü Zaloğlu Rüstemi olsan, bunlar hiçbir fayda sağlamaz. İyide olsa, kötü de olsa geçer gider…
Şimdi, dünyada sıkıntılar çeken insan, ötede hesabı çetin değildir. Hesabını Dünya’da vermiş oluyor yani. Müminin başına dünyada ne gelirse gelsin, güzeldir. Hiçbiri çirkin değildir, yanlış değildir. Allâhu Teâlâ’nın yanlış işi yoktur.
İbrahim Hakkı Hazretleri ne diyor?
“Hak şerleri hayreyler,
Sanma sakın gayreyler.”
Tevekküle bak! Bu tevekkülde olacağız. İnsanların kimi, Allah’a kızgındır, kimi Allah’a küskündür, kimi Allah’a isyan eder, kimi Allah’a dil uzatır, ya etmeyin, eylemeyin! Sen nesin ya? Ulan bir tırnağın, ete batıyorda dünya zindan oluyor sana. Be gafil, bir baksana Allah seni tepeden tırnağa kusursuz, noksansız yaratmış. Bunca sene nefes alıyorsun, aldığın nefes babanın malı değil. Göz görüyor, babanın malı değil. Senin gözün arkasında O’nun gözü var, onun için görüyorsun.
Kalp duruyor, “kütt!” gidiyorsun. Nerede o enerji, o fizik, o ilim, o hareket nerde? Nedir senden ayrılan? “Can” göstersene bana canı. Ama var değil mi? O varken, sen de bu hal var. O senden ayrıldığı zaman sen nesin? Bir bok çuvalısın. Ben neyim? Bir bok çuvalıyım. Peki, nedir o ayrılan? Bunu göremiyoruz işte, yakalayamıyoruz konuşamıyoruz O’nunla. Halbuki bir ömür konuşan O’ydu.
Sen, acaba bu uzun çizginin neresinde, ne kadar varsın? Bu soruları sormuyoruz kendimize. Neyi soruyoruz? Aman para, aman şöhret, aman bilmem ne, aman güzel karı, aman güzel çocuk, aman güzel araba, ya Allah kahretsin. Bunlar nefsi zaaflar. Bu Dünya’nın hiçbir güzelliği kalıcı değildir.
Bir mekanda bir şey zıddı ile biliniyorsa, kesinlikle o yurt değildir. Dünya’da her şey zıddı ile binilir. Soğuk, sıcak ile bilinir. Acı, tatlı ile bilinir. Varlık, yokluk ile bilinir. Hastalık, sağlık ile bilinir. Hepsinin zıddı var, bu mekan değil. Ama ötede, sağlık var, hastalık yok. Hayat var, ölüm yok. Bak, neye bakarsan bak, zıddı yok. İşte yol, ülke orası, zıddı ile bilinmeyen. Zıddı ile bilinen nedir? Problemdir, ortada bir problem var zıddı ile biliyorsun.
Onun için Allah razı olsun. Biz buraya kalmak için, saltanat sürmek için, bilmem ne yapmak için gelmedik, hiçbir Müslüman. Dünya hiçbir şeye değmez, bir soğan yaprağına değecek bir yer değil ama ahiretinde tarlası.
E şimdi bakın, biz bir ehliyet imtihanına girerken, işte hazırlanıyoruz, dersini okuyoruz, pratiğini yapıyoruz, bilmem ne yapıyoruz. Bir okulun imtihanına giderken öyle, kurslara gidiyoruz, bilmem nereye koşuyoruz.
Ya Mahkeme-i Kübra’ya en büyük imtihana giriyon, bunun için niye hazırlanmıyorsun ki, be gafil? Ve bu, bu imtihanı Allah imtihan edecek bir de. Allah seni huzura alacak, imtihan edecek. Peki, bu imtihana niçin bir gayretin yok ki? Şimdi, bu ehliyet imtihanı kazanıyorsun, bir araba sürme hakkı alıyorsun. Bir okul bitiriyorsun, mezun oluyorsun, belki bir iş kapısı. Bunlar çok basit şeyler. Ama Allah’ın imtihanı kazanırsan, ebedi hayat, cenneti alıyorsun. Bu Dünya kadar 40 misli en fakirine verilen yer. Böyle büyük ödül var arkasında. Bu imtihana hazırlanmayan insandan daha gafil, daha aptal, daha ahmak var mı? Yok.
Hatta Sırrı Süleyman’ın dediği gibi:
“Yuh yani bunlara ya!”
Bu kadar gaflet olmaz ya Allah var mı? Var. E niye yok gibi yaşıyorsunuz o zaman? Hem “Var” diyorsun, hem “Yok” gibi yaşıyorsun. Bu insan mı yani? İşte, ne yapacaksın?
#gaflet #tevekkül #cennet #dualite
Allah razı olsun .Hocamın daha fazla sohbetlerini paylaşır olmanız ümidiyle. sevgiler Selamun aleyküm
Allah cümle müminlerden razı olsun inşaallah. Ve aleyküm selam.