Sen Kaç Allah Edindin? – Gönül nasıl olmalı?
Kusursuz olsan zaten suda da yürürsün, gökte de uçarsın. Kusursuz olmak kolay mı? Gavsul Azam’da bile kusur var.
Hak Çalab’ım, Hak Çalab’ım,
Sencileyin yok Çalabım.
Günahlıyım yarlıgagıl
Ey rahmeti çok Çalab’ım.
Yunus diyor, kusuru var Yunus’unda, kusurlu yani.
Ne ordasın ne burdasın,
Ne köşkü saraydasın,
Girdin miskinler gönlüne,
Edindin otağ Çalab’ım.
“Çalap Gönüle baktı, gönül Çalab’ın tahtı” diyor Yunus.
Şimdi Allah’ı uzakta arama zaten.
Ne diyor Yunus iki yer de aynı şeyi diyor:
Hak Çalab’ım, Hak Çalab’ım,
Sencileyin yok Çalabım.
Günahlıyım yarlıgagıl
Ey rahmeti çok Çalab’ım.
“Çalap”; eski Selçuklu’da, Osmanlı’nın ilk dönemlerinde Allah’ın en çok kullanılan isimlerindendi. Allah kendi bir kutsî hadiste; “Ben âlemlere sığmadım ama mümin kulumun gönlüne sığarım” diyor.
Bir Veli’nin bile aynı anda birçok yerde var olması yani aciz olan, yaratılmış olan için mümkünken, Allâhu Teâlâ işte; “Âlemlere sığmadım ama mümin kulumun gönlüne sığdım” diyor. Gönül büyük bir olaydır.
Gönül; her insanın arşıdır, Arşı Ala’sıdır. Gönül pek kirlenmez, kafirde bile pek kirlenmez. Gönül sırça gibidir ama bütün iş o gönülde hani Aşık Veysel’in dediği gibi; “Eğlenecek yer bulamam, gönlümdeki köşk olmasa.”
Yani o gönlün farkına varmak, orada biraz seyran etmek, oranın halini atmosferini solumak ama insanlar o gönülden habersiz yaşıyor. “Gönül”duyuyorda işte, nasıl birşey var mı, yok mu? Uydurma mı? Lafın gelişi mi? Ama Allah öyle demiyor.
Evliya der ki, “O gönlünü temiz tut. Saray mamur olmazsa, sultan konmaz oraya”. Orayı temiz tuttuğun an, Yaradan seninle. O zaman sen muradına ermişsin zaten. Allah ile dostluk kurmuşsun artık sende tasa, sende üzüntü, sende şu bu kalmaz yani hepsi yok olur, gider. Zail deriz biz ona, hepsi zail olur gider. Çünkü Yaradan ile dost olmak kolay iş mi, değil. Zor bir iş mi, değil.
İnsanın Hali Kelebek Gibi – Çalab Gönlünü Ne Zaman Otağ Edinecek?
E öyleyse neden bu fırsatı kaçırıyorsun ki, çünkü; sende o saray var, Sultan’ın konacağı, sadece onu temiz tut. Öyleyse Allah birçok çıkar yol ihsan etmiş müminlere ama işte Peygamberimizin bir hadiste dediği gibi:
“İnsanlar dünya hayatında derin bir uykuda.”
Bu dünyadan ayrılınca, uykudan uyanır ama iş işten geçmiş olur.
Şimdi balçıkla sıvanan bir binaya ne kadar güzel boya sürsen, altındaki balçıktır, o rengini verir. İnsanlar artık dünya kiriyle kendini güzelce boyamış, Allah sevgisi nerde, Allah’a karşı hiçbir sevgi hisseden yok yani, çok nadir. Ama para, Allah’tan bin defa fazla seviliyor, güzel kadın, altın, mücevherat, güzel araba, güzel ev. Eee sen kaç Allah edindin yav, kaç Allah edindin sen? Eee ondan sonra da huzur bekliyorsun, onu bekliyorsun, şunu bekliyorsun, bunu bekliyorsun. Hadi yav sen de, o senin “Allah” edindiğin Allah’lar sana hiçbir şey vermez, veremez.
Peygamberimizin (s.a.v.)’in açık mesajı hiç zerre kadar şek, şüphe yok, “Bir insan en çok neyi seviyorsa, onun Allah’ı o” diyor.
Bu kadar sağlıklı, sıhhatli bir dava. Allah sevgisi fazilettir, sen fazileti istemiyorsun. “Fazilet lazım değil bana” diyorsun. Hani o adamın; “Bana iman lazım değil, para versin Allah” dediği gibi, fazilet yok ama zulmet, zulmete talip, canla başla talip.
Kelebeğin mumun etrafında dönüp, dönüp, dönüp, sonra dalar ateşe, kendini yakar ya, insanın hali de aynı bu yani.
Allah bile ayette; “İnsanlar çok cahil ve çok zalimdir” diyor. Allah’ın sözü Hak’tır, doğrudur. Allah yarattığını herkesten iyi bilendir. Ama insana sorsan “Ooo aklımı seveyim, kendimi seveyim, ben attım, ben tuttum, ben yaptım, ben ben ben…”, bir sürü Allah edindiğin gibi, kendini de put yaptın. Eee sonra “EvelAllah işte ömrümde bir kere hacca gittim, beş vakit camiye koşuyorum, cennet benim”. O kadar komedi ki…
Hz. Ali Efendimizin güzel bir sözü var; “O insan ki hayırlı hiçbir ameli yok ama cennet umar Allah’tan, onlara şaştığım kadar hiçbir şeye şaşmam” diyor.
Yav namazdayken bile senin gönlün Allah ile değil ki, ne zaman Allah ile olacaksan, ne zaman Allah ile dost olucan, ne zaman bu Hak, Çalab senin gönlünü otağ edinecek? Yok. Eee…
Bilip duruyorsun ki, her gün takvimden bir yaprak düşüyor. Dünya hayatı sınırlı bir zaman dilimi, seni sınava soktu Allah bu mülk âleminde.
Cinliler Ve İnsanlar Neden Yaratıldı?
Oğlunu, kızını bir üniversite sınavına nasıl hazırlıyorsun, “Çalış kızım, aman kızım, biraz erken kalk, işte mühendis ol, doktor ol, şu ol, bu ol…” Yav bunlar ne ifade eder ki, ne verir ki sana? Bir meslektir, üç gün dünya hayatında biraz daha rahat yaşarsın, bırak rahat yaşama, sen ebedi hayata bak. O dünyalık meslek için bile o sınava o kadar hazırlanırken, o kadar ehemmiyet verirken öteki sınav için hiç kimsenin tasası yok ya! Ya esas gideceğin yer asıl orası, ebedi kalacağın yer orası, burası geçici zaten, burası bir hayal, burası bir rüya. Başka bir şey değil ki, bak geçmişine, kaç yaşında olursan ol, bak geçmişine bir gecelik rüya. Ne oldu?
Ne diyor Yunus:
Geldi geçti ömrüm benim, şol yel esip geçti gibi,
Hele bana öyle gelir, bir göz açıp yummuş gibi.
Ee o kadar. Bir lahzada geçmişine gidersin sonuna kadar, bu mu yani? Buna mı kurban ettin, o kadar büyük gelecekleri.
Oysa Allah; “Biz” diyor, “Cinleri ve insanları Bize ibadet etsinler diye yarattık”. Ama “ibadet” diyor, “spor” demiyor.
Niye Hazırlanmıyorsun?
He burada bir tek cahil Müslüman’ın ecir alabilme ihtimali olan yer var ki, onunda farkında ise niyet, “Namaz kılmaya niyet”.
O insanlar ki; “Niyet ettim Yarabbi, vaktin namazını” derken bile sözlerinin farkında değil. Namaza camiye koşuyorsa, ha bi niyettir bu. Bir istihale var, bir gidiş var, bir koşuşturma var. İşte o niyetten kazanabilirler, Allah çünkü çok merhametli, çok şefkatli, çok lütfedici, oralardan inşallah. Yoksa şu âleme bakıyorsun ki, “Cennet bomboş kalacak” diyorsun.
Tabi sen hüküm veremezsin, hükmü Allah verir, yani gaflet etmemek lazım, menzil uzak değil, her an o yola çıkabilir insan, işte orada Sırât-ı müstakîmde gitmek, sırât-ı cahimde değil. Sırât-ı müstakîm Allah’ın rızasına gitmek. Çünkü mutlak o yolculuğu yapacaksın, o yolculuğa çıkacaksın. Öyleyse niye hazırlanmıyorsun ki?
Hiç bu dünyadan yola çıkmayacağın gibi gayretin var. Ee bu delalettir yani başka bir şey değil. Anana bak, atana bak, dedene bak, ceddine bak, onlardan zerre kadar ibret almıyorsun, hepsi gitmiş ama hiç gitmeyecek gibi bir hırsın var, tamahın var. O da işte ne yapıyor? Kafadaki şu kör gözlerin dışındaki bütün gözlere hicap oluyor, perde oluyor. Şeytan veriyor gazı, benlik atına biniyorsun dolu dizgin, “Çerkez ata binince Allah’ı unuturmuş” onun hesabı gidiyor heba olup. Nereye? Sırât-ı cahime gittiği yol o. Ee…
Allah “Ne ile geldin Bana?” diyecek.
“Namaz kıldım”.
“Hadi ya hangi namaz?” diyecek.
“Oruç tuttum”.
“Hadi ya, konu komşu bak oruç tutmazsam bana güler diye düşündün”. Şunu düşündün, bunu düşündün Allah rızasını umdun mu? Çok nadir, yani ameller. Bir de Allah’ın düşmanıyla dost oldun, onları da sildi, attı Allah. Yarım yamalak bir şeylerin varsa.
Allah’a Düşman Olanla Dost Olursan
En büyük delalet bu devirde bu. Yapar ya işte! “Oğlum”.
Oğlum diye bir şey yok ki mümin değilse, o senin hiçbir şeyin değil. Hz. İbrahim’e ne diyordu Allah; “O senin neyin?”
“Babam”.
“Ne babası, o bir kafir!” dedi.
“Bana onun için dua etme, seni Peygamberler listesinden atarım!” dedi.
Yav sen Allah’a düşman olana nasıl dost olabilirsin ki. Bu ister evladın olsun, ister baban, ister anan, neyin olursa olsun bitti.
Allah apaçık diyor; “Ben’im düşmanımla dost olma, bütün amelini silerim” diyor bak.
Eee sen Allah’ın hatırını zerre kadar kaale almadın ama bir münafığın hatırını baş tacı ettin. Sonra bana Müslümanlıktan dem vuruyorsun, yav sen Allah’a isyan ettin, sen Allah’a baş kaldırdın, Allah’ı takmadın, Allah’ın sözünü uygulamadın!
Biz bile çocuğumuza bir şeyi üç kere, beş kere tembihleyince n’apıyoruz? Gadaplanıyoruz, sinirleniyoruz. E sen ömür boyu Allah’ı kızdırdın, sonra nereden dem vuruyorsun? “Müslümanım ben. Ömrümde bir kere hacca gittim, zekâtta veriyorum, namazı da kılıyorum, falan, filan…” Ee Allah sildi, attı bunları. “Ben’im düşmanımla dost olma” diyor, düşman kim?
Peygamberimiz; “Namazı terk eden Allah’a savaş açan gibidir” diyor. Bunu anlamayacak, bilmeyecek hiç, en ahmağı bile bunu anlar yani. Ama n’apıyoruz, “Eh işte yapar ya, bizde onun yaşlarda şöyle yaptık, böyle yaptık”. Bırak işte! O sana ders olsun! Sen orada o yaşlarda o hataya düştüysen, gelecek neslini o hataya düşürmemeye gayret et! Onun bilincine vardın, onun farkına vardın. “Yok yapar bir gün falan filan…”, o bir günle sen bu yolculuğa çıkıncaya kadar o günü bekledin, işte o zaman göreceksin o günü.
Bilinmeyen Kazanç Kapıları
Allah apaçık bir tabela kadar açık ifadesi var ya:
“Esteizübillah”; “Fe men ya’mel miskâle zerretin hayren yereh. Ve men ya’mel miskâle zerretin şerren yereh”.
Ayet “Miskale zerrenin hesabını soracam” diyor.
Ee miskale zerre değil, bizde Uhud Dağı gibi dev günahlar var, ama bunlara üzülmüyoruz bile, pişman bile olmuyoruz, “Yav şöyle oldu, böyle oldu…” O içindeki pis melunu haklı çıkarmak için bin türlü sebep buluyoruz.
Ee o zaman da gideceğin yer belli. Oraya gitmek çok zor akıl almaz bir iş yani, ateşte ebedi sonsuza kadar. Ateş azabı çok çetin bir azap, Allah’ın azabı işte, Allah’ın cezası, Allah’ın uygulayacağı adalet.
“Sana, Ben akıl verdim, sağlık verdim, düşünüp, bulacak kadar ömürde verdim” diyor Allah.
“Sana Peygamberler yolladım, birçok evliya sana nasihat etti, her gün okunan ezanları duydun, ona rağmen n’aptın sen?” Ee bunları sorarsa Allah ki yandın! Ee sormaz, rahmetinle lütfeder, ihsan eder, o yine ayrı konu. Ama sen bunu bilemezsin ki, öyleyse hazır olacaksın.
Ne kadar “Günah işlemem ben, yapmam ben…” öyle bir şey yok, günah işlememe hakkı verilmemiş ama imandan taviz vermeyeceksin. Allah’ın buyrukları vardır ki Kur’ân’da misal farzlar var, vacipler var, geçmişten örnekler var, geçmiş kavimlerin yaptığı hatalar var, şu var, bu var. He bunların arasında bir de direkt tembihler vardır.
Ne diyor Allah, bu kadar şeyin içinde çok bariz dikkate alacağın şeyler onlar; “Ben’im hudutlarımı zorlama” diyor, kesin bir buyruk yani. Askerde bir komutanın emrettiği gibi.
O’nu zorlama. Ee ne diyor? “Çalma”. Buyruk. Ne diyor? “İçki içme”. Ne diyor? “Kumar oynama”. Şimdi ibadet edince nasıl ecir alıyorsan, bunları da yapmadığın zamanda durmadan ecir alıyorsun. Sen hiç onun farkında değilsin, içki içmediğin için durmadan ecir alıyorsun. Çünkü neden o buyruk. Sen o buyruğa uydun, farkında değilsin, ayrı konu. Farkında olursan getirin daha büyük oluyor. “Allah bana ‘İçki içme’ dedi, içmiyorum, ‘Hırsızlık yapma’ dedi, yapmıyorum”. Bak bu buyruklara çok dikkat etmek gerekir.
“Namaz kıl” dedi, hakiki namaz kılsan nasıl ecir alıyorsan, namazı terk etmediğin için bir daha alıyorsun, bu Allah’ın görünmeyen lütfu, her günahı, haramı yapmadığın içinde durmadan kazanç halindesin. Ha insanlar farkında mı, değil!
Niçin Peygamberimiz (s.a.v.); “İnsanlar dünya hayatında derin bir uykuda” diyordu. Değil mi yani, hangisi değil. Niçin alimler lazım? “Cennette bile lazım” diyor Peygamberimiz. Ama bizim o doğruları söyleyen alimlere karşı bir sempatimiz yok. “Eh ya işte, çağdışı adam, falan adam, fişman adam…” Deme işte bunu, dediğin vakit yazılıyor zarar hanesine, kar hanesine yazılmıyor yani. Ama n’apcan artık dünya zıvanadan çıkmış, Allah’ta n’apıyor? Dünyayı etkileyen şeyleri zıvanadan çıkarıyor, sona doğru gidiyor dolu dizgin. Allah selamet versin bütün insanlığa akıl, fikir ihsan etsin.
Adam şöyle elini koyupta, dünyayı göz önünde bulundurduğu vakit, yukardan dünyaya bakanlar çok şaşırıyor yani. Adam dünyaya teknolojiyi satıyor, bir puta tapıyor. Yapıyor taştan, mermerden bir Buda, ona tapıyor. İyi de cahiliye döneminde Kâbe’deki putlardan bunların ne farkı var ki?
Ötede Hristiyan âlemi dünyaya teknolojiyi satıyor, dünyaya efelik yapıyor, “Biz üstün bir ırkız” davasındalar. Ama Allah’a oğul ediyor insanı, “Cennetteki babamız”, yav cennete kimse girmedi ki bir Hz. İdris’ten başka.
Cennet ancak Mahkeme-i Kübra kurulacak, sonra yargılanacak cennete giden cennete gidecek, cehenneme giden cehenneme gidecek yani, cennetteki baban nasıl oluyor, yani koşa koşa cennete mi girdi?
Peygamberimiz dahi cennette değil, onun makamı; “Makam-ı Mahmud”.
Gerçek Alimler Sustu
Bunlar hep insanların uydurmaları, nasıl kabir azabını uydurdular. Yav bu insan Kur’ân’ı hiç mi okumuyor, Allah apaçık beyan ederken, kafirleri bile kaldırınca; “Biz ne güzel uyuyorduk, kim kaldırdı bizi bu güzel uykumuzdan, diyecekler” diyor Yasin Suresi’nde.
Ee sen neler uydurdun ya. Dini n’aptın? Peygamberimiz (s.a.v.) sohbette fazla bastı, Allah ayet yolladı; “Kullarımı korkutma” dedi. Yani her şey dozunda. Ama birçok “Ben alimim” diyen insan vaaz ederken bir bakıyorsun ki, “Cennete gidecek adam yok” diyorsun. Cübbe yoksa kafirsin, sakal yoksa kafirsin, ne kadar kafirlik alanı ne kadar geniş. “Şunu yapmazsan kafirsin, bunu yapmazsan kafirsin…” Ee kim gidecek cennete o zaman? Şimdi din öyle bir hale getirilmiş ki.
Dini ayıklamaya kalkarsan zaten ayıklatmazlar sana çünkü; o adet olmuş moda olmuş. Bin yıl evvel şöyle alim böyle yazdı, yav kim o? Belli değil. Ee falan alim, sen Kur’ân’daki ayete değer vermiyorsun “Falan alim böyle dedi” diye onun raconunu, onun kılıcını sallıyorsun. Belki bir Yahudi, belki bir ajan, belki bir Hasan Sabbah gibi biri. Yok hak, bayram oluyor. Cahil, tamamen cahil. İşte cahiller racon kesiyor bu devirde. Gerçek alimler sustu, çekildi inzivaya.
Peygamberimiz bunu söylüyor zaten; “Yalın kılıç cahillerin elinde”. Bunlar Hz. Adem’e de baba bulur, hepsini yapar yani.
Allah o kadar net o Kur’ân’da anlatırken, Adem’in nasıl yaratıldığını topraktan, nasıl şekillendiğini. Ya adamlar Hz. Adem’e baba buluyor, baba varsa, anne de var tabi. Baba olunca, anne olmaz mı? Ee bu adam sonra, Allah’a hesap verecek e nasıl? Nasıl? Nasıl, ya nasıl? Allah bu kadar açık, böyle küçük bir noktada geçmiyor Hz. Adem’in yaratılışı, uzun uzun anlatılıyor.
Dünya Panayır Yeri
Ee şimdi bu adam nasıl hesap verecek, bunu bile adam düşünmüyor, neden? Melankoli.
Mevlana diyor:
“Bizim sarhoşluğumuz üzüm sarhoşluğu değil.”
İşte o Mevlana’nın dediği sarhoşluğun iki kolu var; biri Sırât-ı müstakîmde giden, bir de Sırât-ı cahimde giden. O Sırât-ı cahimde gidenlere “melankoli” diyoruz biz. Mevlana’nın dediği “sarhoşluk” bu ama hedefler farklı.
Biri Allah’ın rızasına giderken, biri Allah’ın azabına gidiyor. Onun için dünya panayır yeri gibi, seyran edeceksin ve tefekkür edeceksin, Allah’tan yardım isteyeceksin, Allah’tan doğru yolu isteyeceksin.
“Allah sana komşu olmuşsa gönlüne” dediği gibi Yunus’un. Gönül sarayına konmuş ise o zaman zaten yakmış yaptırmaz sana Allah’ta ama kaç kişi becerebiliyor bu işi.
“Dünya ahiretin tarlasıdır” diyor Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, “Burada ek, orada biç”. Burada ne ektiğimize hiç bakmıyoruz; kin, nefret, gadap, hırs, şehvet. En çok bunları ekiyoruz, öte de ne biçeceğiz? Ateş olarak çıkacak cehennem, ateş biçeceksin. Bunlardan bir hayır gelmez sana.
Burada merhamet, hoşgörü, güzel söz, Allah’a itaat gibi güzel meziyetler bu dünyada ekersen, orada işte cenneti biçersin. Cennette ki güzellikler de muhatap olur sana.
Allah birçok yerde; “Ey akıl sahipleri” diyor, “Ey iman edenler” diyor.
İman aklı gerektirir zati, aklı olmayanın imanı sahih iman değildir, taklittir, imitasyondur yani, “İşte ey akıl sahipleri” veya “Ey iman edenler” diye Allah’ın hitabı Kur’ân’da en çok bu şekil geçer; “Akıl sahipleri işte aklı kullanın” diyor, “Köreltin” demiyor ki, “Kullanın.”
Biz aklı n’apıyoruz, ipotek ediyoruz, bir kalıba sokuyoruz, “Sen” diyoruz, “Bunlara hizmet edeceksin”. “Bana para lazım işte, güzel araba lazım, karımın üzerine bir de manitam olsun o lazım, güzel ev lazım, biraz övülmek lazım, işte ben bencillik lazım, şu lazım, bu lazım…” İyi, onların kökü nerede? Bunların kökü nerede olacak, gidersin işte neredeyse.
————————————————-
NOT: Sohbetlerde işittiklerinizi veya okuduklarınızı kendi kendinize yapıp, vird haline getirmeyin, tasavvuf ehli iseniz Mürşid veya vekile danışmadan günlük zikir dersine ekleme ya da çıkarma da yapmayın. Ama arasıra yapılmasında da mahzur olmadığını da belirtmek isteriz.
#Allah #ibadet #insanlarvecinliler #müminingönlü #Allahsevgisi #neyiçokseviyorsun #Allahadüşmanlık #Allahındüşmanıyladostolursan #dünyasevgisi #malsevgisi #putlaştırma #put #alim #gönül #Çalab #YunusEmre #ecirkapıları #sevapkapıları #ecirkazançları