Namazda Vesvese – Kararın Önemli – Namaz Yoksa Din Yok – İmanın Saçayağı Bir İnsanın İmanının Kurtulması

2
355

Nefis bir, ikincisi şeytan, üçüncüsü hannaslar sadrımızda iki tane. Sen tek kişisin, dört tane düşmanın var. Bunların bütün gayesi seni cehenneme götürmek, sırât-ı müstakîmden ayırıp, sırât-ı cehime çevirmek yolunu. Bunlar korku verir, endişe verir, kötü rüya gösterir, türlü vesveselerle senin ne okuduğunu şaşırtır, kaç rekat kıldığını şaşırtır, bunların hiçbirinin ehemmiyeti yok, hiçbirinin, bu kadar kaale almayacaksın.

Şimdi namaz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; “Keferelerle aramızdaki ayrım noktası namaz” diyor.

Namaz; namaz müminin Miracıdır. Namaz dinin direğidir. Namaz yoksa, din yok. Bir insan namazı kılmıyorsa, kesinlikle o mümin değildir. Ben kendi kızıma da diyorum, “Namaz kılmıyorsan sen ya Yahudisin, ya Hristiyansın, ya satanistsin, ya putperestsin, ya Budist’sin, asla mümin değilsin.

Namaz mutlaka olacak, hiçbir şekilde namazdan beraat yok çünkü Allah 90 yerde “Namazı dosdoğru kılın” diyor. Kur’ân’da 90 yerde döne döne tembihliyor, zikri de 270 yerde. E şimdi; “Yapar mısın?” demiyor Allah, “Yapacaksın” diyor. Bu farz-ı ayın. Şimdi,  “Ben şunu yaparım, bunu yapmam…” o zamanda münafık oluyorsun. Kafirden de kötü, cehennemde en altta yananlar.

Vesvese, hiç zerre kadar vesvese sana zarar vermez, neden? Senin elinde değil ki o. Senin elinde olmayan şeyden, sen sorumlu değilsin ki. Vesveseyi sen icat etmiyorsun, ya nefsin yapıyor, ya şeytan yapıyor, ya hannaslar yapıyor. Ama genelde hannaslar, çünkü ayette:

Esteizübillah”; Min  şerril vesvasil  hannas” diyor, ayet bu.

Namazın dışında hiç aklına gelmeyecek şeyler, namaza durduğun vakit türlü şeyler getirir bunlar. Bunlar bu kadar kaale alınmayacak işte. Bunların sana hiçbir zararı yok ama sen paniklersen, gücü karşıdakine verirsin.

Bu mesela dövüş sanatlarında da böyledir, hasmından paniklersen, yenilirsin ona. Ama kesinlikle bak deneyin, size bir tane şey öğreteyim, deneyin. Bir meyve ağacında bir tane elma kalmış. Al on tane taş at, onu vuramazsın. Bir tane taş at, iyice konsantre ol, vurdun ve düştüğüne kesin kani olurken salla taşı. O taşla bir elma düşer. Yani insandaki karar bu kadar önemlidir, zerre kadar bunları kaale almayacaksın.

Peygamberimizin Ashab’ı, yeni din, İslam yayılırken, Ashap diyordu ki:

“Ya Resullulah, namazda aklımıza öyle şeyler geliyor ki ölmeyi yeğleriz, ölsek daha iyi o geleceğine”.

Peygamberimiz onlara tebessüm ediyordu:

“Vesvese imanın ta kendisidir. Vesvese imanın ta kendisidir. Vesvese imanın ta kendisidir” diyordu.

Sende değerli bir şey var, onu çalmaya geliyor, o vesvese kafire gelmez. Niçin? Onda iman yok ki, şeytanın çalacağı bir şey yok ki onda.

İman nedir biliyor musun? İmanın böyle sacayağı gibi üç ayağı vardır:

Birincisi; Kelime-i Tevhit (Dil ile ikrar kalp ile tasdik).

İkincisi; Allâhu Teâlâ’nın gazabından emin olmayıp, rahmetinden ümit kesmeyeceksin.

Üçüncüsü; Cenab-ı Hakk’ın kaza ve kaderine rıza göstereceksin.

Bu üç şey bir araya geldiğinde kamil bir iman sahibi olunuyor.

Peygamberimiz bir hadisinde şöyle buyuruyor; “Allah’ın rahmetinden ümit kesen bir müminden, Allah’ın rahmetinden ümidi var olan bir kafir daha hayırlıdır” diyor.

Yani Allah’tan ümit kesme yok, böyle bir şey yok, yani Allah’a kızanlar çok yani, misal “Şuna, şunu bunu yapıyonda, bana bunu yapıyonda…” diyenler çok.

Peygamberimiz buyuruyor ki; “Bir insanın imanının kurtulması güneşin doğduğu yerle, battığı yerin arasındaki her şeyden değerli.” Düşün ki güneşin doğduğu yerle, battığı yer arasında ne kadar değerler, ne mücevherler, ne yakutlar, ne altınlar, ne paralar, ne şirketler, ne lüks arabalar, ne uçaklar, ne gemiler, neler var. Bir insanın imanın kurtulması güneşin doğduğu yerle, battığı yerin içindeki her şeyden değerlidir. İşte sendeki iman o kadar değerli, onu çalmaya gelirler. Hiç aldırma; “Hadi be” de yürü, bunları hiç mesele yapma asla, hiç mesele değil.

Bu Peygamberin Ashab’ına geliyor, sana bana gelmeyecek mi? Gelecek, paniklemeyeceksin, koç gibi, yiğit gibi duracaksın onların karşısında, onları mahvedeceksin. Onlar sana değil, onlar senin olduğun yerden kaçsın, ne zaman kaçar?

Nefsi Emmare, Nefsi Levvame, Nefsi  Mülhime’den sıyrılırsan, senin olduğun yerde onlar duramaz artık. Senin Nur’un, senin bile aynada göremeyeceğin senin Nur’un, senin vechin bunları duman eder, rahatsız eder, kaçmak zorunda kalır. Onun için bunları hiç mesele yapma, hiç hiç mesele değil.

Yunus Emre’den, Mevlana’dan Şiirler İçeren Sohbet 

Ne bir Musa vardı ne de İbrahim

Ne suç işleyen ne de bir hakim

Ne bir hastalık ne de bir hekim”

Vahded-i vücutta birdik efendim.

Bazı sis iner okuyamazsın, bazı bilmediklerini karşıdan okuturlar sana, bazen de okutmazlar. Hani kışın bu bebekle oynarlar ya, bazen öyle olur. Allah razı olsun. Ha bizde de bir şey yok işte. Bizde oradan, buradan duyduklarımızla söylüyoruz. Bir şey bildiğimiz yokta…

Yunus ne diyor:

Ne ilmim var ne amelim,

Ne gücüm var, ne takatim

Meğer senin inayetin

Kıla yüzüm ak Çalab’ım.

Ben de aynı şeyi söylüyorum. Ne ilmimiz var, ne amelimiz hiçbir şeyimiz yok, Allah’ın bunca lütfuna nankörden başka bir şey değilim.

Yunus diyor ki:

Yol odur ki doğru vara

Göz odur ki Hakkı göre

Er odur ki alçakta dura

Yüceden bakan göz değil.

Kullar senin sen kulların,

Günahları çok bunların

Uçmayla sal bunları

Binsinler Burak Çalabım.”

Allah’a; “Çalabım” der Yunus. Ne güzel demişler değil mi? Hep güzel demişler Allah dostları. “Benim sarhoşluğumun sonu yok”  diyor ya:

“Üzüm sarhoşluğu değil benim sarhoşluğum, sarhoşluğumun sonu yok” diyor.

Bu da Mevlana’nın:

Aya kızmışım

Kapkaranlık gece olmuşum

Padişaha kızmışım

Çırılçıplak yoksul olmuşum

Güzeller sultanı gel demiş

Evine çağırmış beni,

Ben bir yolunu bulmuşum

Yola yan çizmişim

Sevgilim naz eder, baş çeker,

Gamlara atar, kararsız korsa beni,

İnad için birkez olsun ah demiyeceğim,

Ahada kızmışım.”

Mevlana böyle şey hece vezniyle anlatır, yani Yunus türü değil.

Ben de eskiden onlardan yazmıştım:

“Çook eskilerde vardım ben, sanki bin yıl evvel, bin çileydim bin kemanda tel, inim inim inledim inledim, ne dualar ne nidalar dinledim.”

Benimki de böyle gidiyordu…

“Ne arasan gönülde hepsi, Mekke’de de tekkede de olmayanlar gönülde var hepsi, çalab  gönüle baktı, gönül çalabın tahtı…” Yunus diyor bunu.

Gönül Mamur Olmazsa

Allah müminin gönlüne misafir olur, eğer orası mamursa. Harabe gönüle konmaz sultan. Bazen insan belli bir merhaleden sonra “ALLAH” dediği zaman karanlık kalmaz, duman olursun zerrelere bölünürsün böyle. Her zerren “Allah” diye haykırır. Bazen işte bir uyanırsın ki, senden içerdeki sen zikirde, beden değil. O kadar net duyarsın ki sesini. Genelde “Hu” çekerler, “HU ALLAH, HU ALLAH” bir güzel duyarsın içerde, içerden gelir ses.

Bazı zikirler var ki en fazla 7 kere söyleyebilirsin. Hz. İsa bile 7 kereden yukarı söyleyemiyordu. Allah’ın 10.001 ismi var. Bazı isimler en fazla 7 kere söylenebilir, 8’de bir tokmak bir şey vurmuş gibi ses gelir içinden, 8.yi söyleyemezsin.

Mevlana ne diyor:

Şurada dikilip duran da benim

Yürüyüp giden de benim

Haydi ben bensiz geleyim

Sen sensiz gel.

Ne güzel söylüyor. Burada dikilip duranda O’dur, yürüyüp giden de O’dur. Diyar diyar gidersin… İnsanın mükemmelliği orada, yani hiçbir yaratıkta olmayan haller var ama insan kendindeki hallerden haberdar değil.

 

————————————————-

NOT: Sohbetlerde işittiklerinizi veya okuduklarınızı kendi kendinize yapıp, vird haline getirmeyin, tasavvuf ehli iseniz Mürşid veya vekile danışmadan günlük zikir dersine ekleme ya da çıkarma da yapmayın. Ama arasıra yapılmasında da mahzur olmadığını da belirtmek isteriz.

#namaz #namazdavesvese #HzMevlana #YunusEmre #gönül #daimizikir #zikir

2 YORUMLAR

CEVAP VER

Yorumunuzu yazınız
İsminizi yazınız