Mahkeme-i Kübra (Mahşer Yeri) Dizaynı Nasıldır?
Kur’ân’da Kaf , Ha, Ya, Ayın, Sad.
Başlıklardan çok önem arz eden. Hepsi önem arz eder Kur’ân’ın. Yani bizim yönümüzden, bize çok hitap eden bir başlık. Kaf, Ha,Ya, Ayın, Sad. Bu Mahkeme-i Kübra’daki dizaynı anlatır. Hani Kur’ân başlıkları bir şey anlatmaz, kimse anlamaz lafları… Allah, Kur’ân’ı kulları onunla amel etsin diye yolladı. Ama sen Allah’tan ne kadar himmet alabildiysen, ne kadar Nur alabildiysen, siretine ne kadar Nur yükleyebildiysen, Kur’ân’dan senin anladığın o kadar olur. Yani senin şamandıran nereye kadar yükseliyorsa, o kadarını anlarsın. Ve Mahkeme-i Kübra’nın dizaynını anlatır.
Ya Rahim, Kaf, Ha, Ya, Ayn, Sad bunlar bi kavşakta Mahkeme-i Kübra’da bir araya gelen haller. Mahkeme-i Kübra’da herkesin yeri bellidir. Bir kafir dikilir başına azap iner, yanı başında bir mümin dikilir, başına rahmet iner.
Süresi elli bin yıldır. Dünyanın bin yılı Allah’ın bir günüdür. O günlerden elli bin yılı düşün! Elli tane amelden, biner yıl hesaba çekilir insanlar. Kiminin dizine, kiminin beline, kiminin gırtlağına kadar ter içindedir. Güneş üç mızrak boyu iner. Ter kaynıyor, kaynayan terin içindesin. Ve ayet-i kerimede Cenab-ı Hak öyle diyor. Ve kafirler derler ki:
“Yarabbi, bizi istersen ateşe at yeter ki, bizi şu terden kurtar!” derler. Mahkeme-i Kübra çok dehşet bir gündür.
Bütün Peygamberler ümmetine hitap ederken; “Sizi dehşetli günün azabından sizin için korkarız” derler.
Mahkeme-i Kübra böyle bir gündür. Arş’ın gölgesinden başka gölge yoktur. Terde kaynar. Bu dehşetli günler bütün ümmetler için.
‘Kâinatın Kıyamet’i çünkü Resullulah (s.a.v.) geldi. Hatemül Enbiya (Yani peygamberlerin sonu) başı da O’ydu, sonu da O’ydu, konu biraz uzun, biraz vaktimiz olsaydı başını da anlatırdık. Çünkü; Allâhu Teâlâ her şeyi Ehlibeyt’inin Nur’uyla yarattı.
Her şeyi ne varsa kâinatta, “Kün” emriyle o Nur’a verdi Allah. O Nur’da büyük bir patlamayla oluştu kâinat sadece 6 günde. Allâhu Teâlâ:
“Biz altı günde bütün âlemleri yarattık ve hiçbir yorgunluk duymadık” diyor. Çünkü; yorgunluğu yaratanda O (Allah).
Neyse, konumuz bu değil. Ve oraya Mahkeme-i Kübra’ya hak dinlerinin Veli’leri de var, müminleri de var kafirleri de var, münafıkları da var, putperesti de var. Bu Mahkeme-i Kübra’da öyle bir sahneler var ki Allâhu Teâlâ aynı anda hepsini yargılar. Allah öyle bir Allah.
Cenab-ı Allah’ı bir parça tanımak için “Mengese İlmi”nden bilmek lazım. Cenab-ı Hak’ı hakkıyla Peygamberlerde bilmez. Ancak O (Allah), O’nun kendisinin bildiği gibidir Cenab-ı Hak. Peygamberimiz dua ederken:
“Yarabbi, ben Sen’i senadan acizim. Ancak Sen seni senâ ettiğin gibisin” diyor.
Hiçbir kulun Allâhu Teâlâ’yı hakkıyla anlaması, kavraması mümkün değil, bilebildiğin kadar tanırsın. Ve Allah, Mahkeme-i Kübra’da aynı anda O (Allah) bütün insanları sorgular. Müminler çabuk sorgulanır. Salatu selam Efendimiz temiz müminler için şu ifadeyi kullanıyor:
“En kısa bir namazın farzı kadar bir zamanda orda imtihanı bitirir. Diğerleri de elli bin yıl ve bunlar ateşten ızgaralarda yani, ızgaraların altında ateş var, yalın ayak alınırlar.”
Elli amelden bu şekilde sorgulanıyor. Bu konu çok uzun da ben özet yaparak geçiştiriyorum, esas konumuza gelmek için, o çok dehşetli bir gündür Mahkeme-i Kübra; kimi ter içinde, kimisi ateş ızgaraların üzerinde, beyni fokur fokur kaynıyor ama Allah ölümsüz yarattı seni ikinciye.
Peki, insanlar nereden geldi, nereye gidiyor? Bu devrin insanının en çok bilmediği şey bu. Ana rahmindeki 4 aylık bebek 50 bin yaşındadır, tam 50 bin yaşındadır.
Allâhu Teâlâ öyle öyle bir sistemimize etmiştir ki olayları. Mesela; Adem’e can verdi, Ruh’undan üfledi. Sırtından ruhlar çıkardı, Berzah’a yolladı. Bunları çok kısa özet yapıyorum bu mübarek gecede, bunları açıp yayıp anlatmak için bir yıl lazım, satır başları bunlar.
Şimdi Ayşe ile Ahmet evleniyor. Onlardan bir çocuk olacak. Allâhu Teâlâ bu işi öyle bir dizayn etmiştir ki, o çocuk ana rahmine düşme noktasında Âlemi Berzah’tan yola çıkar, 50 bin yıl önce Âlemi Berzah’tan yola çıkar. Ananın karnından tam 4 aylıkken 120 günlükken, ruh birinci kat semavata ulaşır. “Seyyalevi bağ” geliyor, önce ananın göbeğinden sonra çocuğun alnındangirer, çocuk canlanır, ana rahminde tam 50 bin yaşındadır. 50 bin senelik yoldan geldi bu ve doğar, 3-4 dakika dünya üzerinde oyalanır. Peygamberimiz (s.a.v.) daha önce hadiste de söyledim:
“Siz uzun bir yoldasınız, dünya hayatı bir ağacın altında verdiğiniz mola kadardır.”
Bir mola veririz burada ama bütün artılar eksiler, getiriler götürüler bu molada kazanacaksın, kaybedeceksin burada ve devam edersin devamı kabir, Berzah ve Mahkeme-i Kübra. Mahkeme-i Kübra’daki sahneler.
Mahşer’de Zakirlerin Gıpta Edilen Hali
Bu kadar büyük kavimler, bu kadar büyük insan toplulukları, büyük korkular, büyük endişeler, büyük azaplar altında hesap kitap verirler Cenab-ı Hakk’ın huzurunda. Peygamberimiz diyor ki hadis-i şerifte (bunu sık sık tekrarlıyorum tamamen yer etsin sizde):
“Bir zümre insan vardır” diyor Ashab’ına, Ashab’ına anlatıyor Peygamberimiz; “Orda bir zümre insan vardır, herkes büyük endişeler, korkular, azaplar altında hesap kitap verirken, onlar inciden tahtlar üzerinde oturtulur, onlara izzet ve ikram edilir. Ve Peygamberler ve şehitler bunlara özenir, imrenir!” diyor. Ashap hayretler içinde; “Ya Resullulah, kim bu devletliler?” diye sorarlar. Herkes böyle azaplar içinde hesap verirken, onlar inciden tahtlar üzerinde oturtuluyor, izzet ikram ediliyor. Peygamberler ve şehitler bunlara özenip, imreniyor. Peygamberimiz devam ediyor hadis-i şerifinde:
“Bunlar, insanlık bozulup tefessühe doğru gittiğinde, her biri bir yerde oturduğu halde halakayı zikir yapmak için bir araya gelen zakirler, zikir edenlerdir” diyor. Yani bizi anlatıyor! Şu devlete bakın! Bundan büyük kazanç nerde kazanılır ne yapılır?
Ve hadis devam ediyor diyor ki:
“Allâhu Teâlâ ihsan ediyor. Cehennemliklerin evvela yüzünün Nurunu alır. Sonra, onlara demirden pranga vurulur, görevli melekler gelir onları cehennemin kapısında zebani meleklerine teslim eder. Onlarda cehenneme atar onları azap için.”
Zebani meleği deyince ne geliyor aklınıza?
“Zebani meleğinin kulağının üzeriyle, kulak memesi arası mesafesini hızlı koşan bir at 70 yılda ulaşır!” diyor. Düşünün! Gerçi sende orda 36 metre olarak yaratılıyorsun, yani böyle bir metre, iki metre değil! “Ve bir zümre insanı” diyor Cenab-ı Hak, “cehenneme sevk eder”, görevli meleklere der ki:
“Bunları cehenneme götürün.” Melekler götürür cehenneme. Cehennemin kapısındaki zebani meleklerine der ki:
“Rabbimiz cehennemlik yolladı bunları!”
Zebani melekleri der ki; “Bunlar cehennemlik değil ki!”
“Neden değil?”
“Bunların yüzlerinin nuru alınmamış, prangalarda vurulmamış, kelepçelerde vurulmamış bunlara!”
“Vallahi, biz onu bilemeyiz! Rabbimiz ‘Bunları cehenneme götür’ dedi bize!”
“Peki” der, zebani melaikeleri bunları teslim alır. Bunlarla konuşmaya başlar cehennemin kapısında, der ki diyor:
“Siz kimin ümmetisiniz?”
“Vallah biz kimin ümmeti olduğumuzu unuttuk!” derler.
“Peki kitabınız neydi?” derler zebaniler.
“Kitabımız Kur’ân’dı” derler.
“Ha, siz âlemlere rahmet olarak gönderilmiş en büyük Peygamberin ümmetisiniz! Peki siz dünyada n’apıyordunuz?” Bunlar der ki:
“Biz dünyada derviştik!”
“Hadi be!” der zebani melekleri; “Bakın dervişlere, inciden tahtlar üzerinde ikram ediliyor! Sorguya dahi çekilmiyor!”
“Vallahi biz derviştik ama, ara sıra içerdikte!”
“Eee…”
“Ara sıra çalardıkta!”
“Eee…”
“Ara sıra kumarda oynardık! Zikire de giderdik! Ara sıra kötü kadın bulduk mu, onlara da giderdik!” Zebani melekleri hiddetlenir diyor:
“Yav, siz ne arsız ne yüzsüz insanlarsınız? İnsan hem zikre gidip hem böyle yerlere gider mi? Girin cehenneme!” der diyor. Ve onları kaldırır atar diyor cehennemin içine!
“Bunlar cehenneme girer!” diyor. “Dizilir tek sıra diyor bi başlar ‘Kelime-i Tevhid’ zikrine bunlar”, aynı toplu zikirde gibi. “Bunlar yürür, cehennem kaçar” diyor. Bunlar yürür, cehennem kaçar. Bunlar yürür, cehennem kaçar. Cehennem başlar feryada, figana diyor.
“Yarabbi, bunlar benim canımı çıkarıyor beni kurtar bunlardan! Yarabbi, bunlar beni yok ediyor”.
Zebani melekleri secdeye kapanır diyor:
“Yarabbi, buraya bir grup göndermişsin cehennem gidiyor elden! Bunlar dergâhta gibi Kelime-i Tevhid’i zikrediyorlar! Zikirle yürüdükçe cehennem kaçıyor.”
Cenab-ı Hak onlara; “Ya meleklerim, Ben onları ibret için yolladım! Onlar dünyada halakayı zikre girdiler, onları yakacak bir ateş yok, onları çıkar cennete artık gönder!” diyor.
Ha sakın ha, yani “Biz dervişiz” diyipte, “Şunu da, bunu da yaparız…” demeyin! Bunun ruhsatı değil, bu! Yani Cenab-ı Hakk’ın dervişe olan merhametini anlatıyor bu!
Şimdi Allah razı olsun.
Peygamberimiz (s.a.v.) Miraç’tan dönerken İbrahim (a.s.)’la görüşüyor. İbrahim (a.s.) diyor ki:
“Ümmetine selam söyle benden. Cennetin toprağı düz, mis gibidir. Meyveleri çok tatlıdır, bunun tapusu da diyor, ‘Sübhanallahi velhamdu lillahi vela ilâhe illallahu vallahu ekber’dir. Bunu çok zikretsinler” diyor. Bu haberi bize yolluyor yani.
Dünyada zikirden daha büyük bir ibadet yok! Kur’ân Allah’ın sözüdür, zikir Allah’ın Zât’ı kendisidir. Alimler diyor ki:
“Namazdaki zikir kısmı, öbür kısmından üstündür, Fatiha Kur’ân’dır”, Allah’ın sözü. Başlangıç tekbiri “Allahu ekber” zikiridir, “Semi Allahü limen hamideh” zikridir, “Sübhane Rabbiyel azim”, “Sübhane Rabbiyel ala” zikridir. Bu kısmın, diğer kısmından üstün olduğunu söylüyorlar. Bunlar görüşler. Acizane bana sorulsa doğru yani! Sözü mü, Zât’ı mı? Zât’ı gibi hiçbir şey olmaz. Kendisi gibi hiçbir şey olmaz.
Allah razı olsun… İnsanın ağzını, gönlünü, Allah zikirle süslemişse o kulu her murada ermiştir. Onun için tasayı, kini, kızgınlığı, kıskançlığı, bilmem şunu, bunu bu tür şeyleri asla yanınıza sokmayın.
“Hasbinallahu ve nimel vekil”, Allah’ı vekil et!
#cehennem #sohbet #dinisohbet #hadis #mahşer