Şeyh, Şeyh kadar sevilir. Peygamber, peygamber kadar sevilir. Allah sevgisinin hududu budur. Yani hududu yoktur, sınırı yoktur onun. O’nu ne kadar sevebiliyorsan sev. Çünkü Allâhu Teâlâ sevilmeye en çok layık olan âlemlerde, sevilmeye, sayılmaya, korkulmaya yani hürmet edilmeye, saygı gösterilmeye, ibadet edilmeye tek layık olan varlık; Allâhu Teâlâ’dır.
Ama tabiki Şeyh’ini de seveceksin. Ama Şeyh kadar seveceksin. Haşa onu götürüp de Peygamber yerine veyahut daha da ötelere oturtmayacaksın. O zaman şirk olur.
“Benim Şeyh’im Gavs!” Kardeşim Gavs’ı Allah ve Rasulü’nden başka kimse bilmez. Sırrul Zaman’ı, Kutbul Zaman’ı, Gavsul Azam’ı, Kutbul Aktab’ı kim biliyor, alnını karışlarım! Bunlar sırdır.
Allâhu Teâlâ 5 şeyi saklıyor. Neyi saklıyor?
Rızasını taatta (ibadeti taat) saklıyor, gazabını masiyette (çilede) saklıyor, namazların efdaliyetini orta namazda saklıyor. Evliyasını da halkın içinde saklıyor. Kadir Gecesi’ni de, Ramazan’ın içinde saklıyor. E şimdi sen kalkıp da alnında yazıyordu “Gavs, Gavs, Gavs, Gavs!…”
Kardeşim bir asırda iki Gavs gelmez. Şeyh nedir? Bir öğretmendir, Allah dostudur. Allah için seversin onu ama gene rıza Allah’tan dilenir, Allah için sevilir. Müminde Allah için sevilir. Yapacağın bir hayır hasenat Allah için yapılır. Ölçü Allah içindir. Allâhu Teâlâ bunları ayırmıyor. “Şu Uşşakidir, şu Rufaidir…” Bu sadece bir isimden ibaret. Ha buraya gelmişiz bunun adı Ahmet, bunun adı Mehmet, bunun adı Hasan. Ama neticede zikreden insan bunlar…
Tarikatlarda böyle adı şu veya bu olmuş önemi yok. Allâhu Teâlâ bunlara “Zakirler” diyor, “zikredenler” diyor. Bunları ayırıyor diğer kullarından. “Onlar” diyor “Ben’im özel kullarım”. Peygamber salatu selam Efendimiz; “Onlar benim ev halkımdır” diyor. Onlar diyor, şu tarikattaki veya bu tarikattaki demiyor. Yahu etme eyleme, Gavs’ı ancak Allah ve Resul’ü biliyor.
“Sırrul Zaman”. Adı üstünde Sırrul Zaman bu, Kutbul Zaman bu. Şimdi büyük Veli’lerin birçoğu birçok tarikat gezmiştir. Birçok tarikatın kültürünü almıştır. İlla şurası, burası diye bir şey yok. Orda tat almadıysa veya götüremediyse tarikat değiştirmede bir behis yok.
Ama tarikata girdikten sonra, bir zaman virdini çektikten sonra, tarikattan çıkıp şeriata geri dönemezsin. O zaman duman olur. “Kim ki bir zikri vird edinirde, onu terk ederse, ona lanet olsun” diyor Peygamberimiz. Böyle çekemediğini diğer bir tarikatta değişik bir şekilde de olsa zikre devam edecek. Terki olmaz. Değiştirmekte hiçbir mahzuru yok. Ha mahzur şurada olur, bazı müritler çok aşırı cahil olurlar, kendini çok fazla bilmiş zanneder, Şeyh’ini beğenmez, bir zaman sonra onda kusur arar.
Daha büyük bir Şeyh, daha şöyle bir Şeyh, böyle bir Şeyh… Ondan ona gider. Artık bir Şeyh’i beğenmeyip, oradan oraya giden insan nereye giderse gitsin, hiçbir yerde bir daha dikiş tutamaz, tutturmazlar ona. O gittiği Şeyh de onu cezalandırır, onu da beğenmez. Bir zaman sonra gider başka yere, onu da beğenmez. Gider bilmem nereye, onu da beğenmez. Yani yuvarlanan taş, yosun tutmaz hesabı, ortada sonunda bir münafık olur gider.
Ama bir tarikatın virdinden feyiz alamayabilirsin veya o vird sana zor gelebilir, vesaire olabilir. Buna benzer sebeplerle bu tarikattan çıkıp hiçbir art niyet olmama şartıyla, başka bir tarikata rahatlıkla girebilirsin.
Şimdi niyetteki iş neydi? Allâhu Teâlâ’yı zikretmekti, de mi! Tamam zaten onu yapıyorsun, değişen hiçbir şey yok ki. Allâhu Teâlâ’yı ha bu mekanda zikretmişsin, ha başka mekanda, ha orda zikretmişsin, ha burada. Bunların hiçbir anlamı yok.
Yani Allâhu Teâlâ’yı zikredenler zaten zakirler. Allâhu Teâlâ onları senden ayrı tutmuyor ki, bizi de ondan ayrı tutmuyor. “Zakirler” deyince 12 tarikatın, bozulmamış olan 12 tarikatın 12’sini de tek kefede görüyor. Allâhu Teâlâ zakirleri, Mahkeme-i Kübra’da hesaba tabi bile tutmuyor. Herkes hesap verirken, bunlar inciden tahtlar üzerinde oturtuluyor, izzet-i ikram ediliyor. Bir Uşşaki’ye değil; Kadri’ye de, Mevlevi’ye de, bozulmamış olana, Rufayi’ye de, Nakşi’ye de hepsine… Hakiki olanlara ama…
Hz. Ali Efendimize, salatu selam Efendimiz zikir verdi. Çekti çekti feyz alamadı, geldi; “Ya Resulullah” dedi, “Bundan ben tat alamıyorum, bunu ben yapamayacağım.”
Düşünebiliyor musun âlemlere rahmet olan Peygamberimize geldi:
“Ya Resulallah, ben bundan zevk alamıyorum” dedi. O anda Hz. Cebrail Aleyhisselam geldi. Ona tebessüm etti, Peygamberimize.
“Hayırdır ya Cibril kardeş?”
“Ali hafi zikirden tat alamadı, ona cehri zikir getirdim. Onun mizacı hafi zikre uygun değil. Cehri zikir geldi.
“Hah” dedi, “Hah” dedi “Ya, beni uçuran bu” dedi.
Herkesin reçetesi var, senin reçeten buraya kesiliyor, hiçbir yere gidemezsin çünkü insanlar bilerek veya bilmeyerek Allâhu Teâlâ’ya mülaki olduğu an, Allâhu Teâlâ seni Mürşid’ine yollar. Giden sen değilsin, yollayan Allâhu Teâlâ’dır. Seni Mürşid’ine yollar ve senin nerde feyiz alacağını Allâhu Teâlâ bizden iyi bilir ve seni oraya yollar. Senin için en hayırlı yere yollar ve sana anında 7 tane Furkan verir. Ve gittiğin anda da bütün günahlarını sevaba çevirir. Kırmızı yazılır günahlar, hepsi yeşile buraya geçer. Allâhu Teâlâ’nın rahmeti düşer hem bu gidişle de sana dereceler verir. Sırât-ı müstakîmin, takvanın yollarını açar. Yani Allâhu Teâlâ’nın has kulları arasına katılıverirsin. Oraya da gitsen has kulların yeri aynı yerdeydi, aynı kümedeydi, başka yerde değildirler ki… Çünkü “Zamanın İmamı”’nın, yani her asırda gelen bir Resul vardır, bütün dergahlar ona bağlıdır. Hepsi, ne kadar dergâh varsa Dünya üzerinde, Türkiye’de değil, hepsi ona bağlıdır. Bütün yükselişler, buradan oraya yolculuk, oradan yukarıyadır. Çünkü o Rasullah’ın bu asırdaki vekilidir.
Yol çok ama işte sırât-ı müstakîm yolu, bu yoldur. Yani orda olmuşun, burada olmuşun… Bu neye benziyor biliyor musun? Truva otobüsü kalkacak, İzmir’e gidecek Çanakkale’den. Sen o mahalledensin, o o mahallede, o o mahallede, o o mahallede… Kimi dolmuşla geliyor oraya, kimi taksiyle geliyor oraya, kimi oranın servisiyle, neticede oraya toplanıyorsun, o otobüse biniyorsun. Kimin otobüsü? Ehlibeyt’in otobüsü, Resullulah’ın otobüsü. Nereye gidiyor? Allah’a ulaşmaya… Yani senin nerde olduğunun önemi yok. Onun için o konuda hiç endişe etmeyin yani. Allâhu Teâlâ ayet-i kerimede ne diyor; “Size bir hayır isabet ederse Katı’mızdandır.”
Sana bir hayır isabet etmiş Allâhu Teâlâ’nın Kat’ındandır. Nereye yönlendirmiş seni, nereye yollamış? Buraya… “Amenna ve saddakna” diyeceğiz, çünkü hayır Allah’tan ulaşır insana.
Bu hayır Allahtan ulaşmış hepimize ve bizi buraya toplamış ve toplamaya devam ediyor. Allah’a hamd edeceğiz, şükredeceğiz.
————————————————–
NOT: Sohbetlerde işittiklerinizi veya okuduklarınızı kendi kendinize yapıp, vird haline getirmeyin, tasavvuf ehli iseniz Mürşid veya vekile danışmadan günlük zikir dersine ekleme ya da çıkarma da yapmayın. Ama arasıra yapılmasında da mahzur olmadığını da belirtmek isteriz.
#gavs #sırrılzaman #tarikat #cehrizikir #hafizikir #tarikatdeğiştirme #vird #mürsid #şeyh #hafizikir #cehrizikir
Allah razı olsun
?