Allâhu Teâlâ’nın öyle nimetleri var ki.
Musa Aleyhisselam bir gün Cenab-ı Hakk ile konuşurken:
“Ya Rabbi, sen hiç uyumaz mısın?” dedi.
“Hayır, uyumam” dedi Cenab-ı Hakk.
“Ee peki, sen dirisin değil mi?”
“Diriyim” dedi. Musa Aleyhisselam’ın aklı karıştı. Düşündü… Düşündü kendi kendine.
“Hem canlı hem hiç uyumaz, bu nasıl oluyor?” dedi kendi kendine. Allâhu Teâlâ düşünceleri bildiği için:
“Ya Musa, aklın almadı değil mi?” dedi.
“Almadı, Ya Rabbi.”
“Git, felan yerde iki ibrik var. Onları al iki eline, dikil böyle” dedi. Allah’ın emri. Gitti, aldı, dikildi. Bekledi, bekledi. Öğlen oldu. Yoruldu tabi. Allah’ın emri dikiliyor.
“Ya Rabbi, namaz saati geldi, izin verde namaz kılayım” dedi. Elleri çok yoruldu. Allah’a üçkağıt açıyor. Allâhu Teâlâ:
“Ya Musa, namazı Ben emrettim, kılmış kabul ediyorum. Bekle sen” dedi. Bekledi, bekledi ikindi oldu.
“Ya Rabbi, yine namaz vakti geldi. Bu namaz çok önemli ikindi namazı” dedi.
“Ya Musa, onu da Ben kılmış kabul ettim, dikil” dedi. Bekledi, bekledi. Akşam oldu aynı. Yatsı oldu aynı. Gece oldu, artık zorla tutuyor kendini, uyuklarken “pat” düştü elinden ve kırıldı ibrikler. Kırılınca bir irkildi bu. “Allah’ın emrini bozdum” dedi.
“Ya Musa, telaşlanma” dedi. “İşte Rabb’inde uyursa, bütün âlemler o testiler gibi düşer kırılır, parçalanır. Rabb’in uyumaz” dedi.
Ha buradan neyi anlıyoruz? Biz eşşek gibi uyurken, biz eşşek gibi zevki sefa yaparken, yiyip içerken, yan gelip yatarken Allâhu Teâlâ hiç uyumuyor. Ve hiç ihtiyacı yok. Âlemleri ayakta tutuyor. Bu büyük nimettir. İnsanlar bu nimetlerin farkında değil. Konu uzunda… Allâhu Teâlâ’nın öyle nimetleri var ki, kimse farkında değil.
Bir çam ağacı 24 saatte 100 kişiye bir yıl yetecek kadar oksijen üretir. O oksijen olmazsa insanların dünyada hayatı durur, boğulur. Zeytin, çam, denizler, akarsular oksijen üretir.
E şimdi insanlar, bu tür nimetlerin hiç farkında değil. İnsanlar gece gündüz başını secdeden kaldırmasa, Allâhu Teâlâ’nın hakkını asla ödeyemez. Asla mümkün değil. O kadar çok hakkı vardır üzerimizde. Onun için Rabb’imizi her şeyden çok sevmemiz lazım. O, sevilmeye en çok layık olandır. O’nu severken, O’ndan korkmamız lazımdır. O güçlülerin güçlüsüdür. O’nun gücünün, kudretinin sınırı yoktur asla. Sınırsızdır. Hiçbir lisan O’nun gücünü, kudretini, merhametini kesinlikle ifade edemez. Onun için, Allâhu Teâlâ’yı çok sevmemiz lazım. Allâhu Teâlâ’dan korkmak fazilettir.
“Allâhu Teâlâ’nın korkusundan, gözünden bir damla yaş gelen insanın bedeni kesinlikle, ateşe girmez” diyor hadis-i şerif. Kesinlikle. Onun bedeni, ateşe haram olur. Allâhu Teâlâ’dan korkmak, Allâhu Teâlâ’yı sevmek faziletlerin en büyüğüdür.
Bir insanı Allah rızası için seversen, kendi sevginin üzerinde tutarsan Allah rızasını, o insanın bedeni; ateşe haram olur. Allah rızası için. Müminler birbirlerini, Allah rızası için severler.
Bir insan ilim öğrenirken ölürse, şehittir. Mümin beşikten, mezara ilim öğrenir. Beşikten mezara mümin; talebedir.
Müminlere, Allâhu Teâlâ’nın rahmeti çok büyük.
————————————————–
NOT: Sohbetlerde işittiklerinizi veya okuduklarınızı kendi kendinize yapıp, vird haline getirmeyin, tasavvuf ehli iseniz Mürşid veya vekile danışmadan günlük zikir dersine ekleme ya da çıkarma da yapmayın. Ama arasıra yapılmasında da mahzur olmadığını da belirtmek isteriz.
#HzMusa #Allah #Allahuteala #Allahtankorkmak #Rahmet #gözyaşı #gozyasi #Allahkorkusundanaglamak#mümin #mümin
Allah razı olsun