Allah’ın en çok azap edeceği kişiler cehennemde “Hüzün Vadisi” denen bir vadi var; cehennem dahi günde 70 defa Allah’a sığınır o vadiden, cehennem sığınıyor bak! İlmiyle amel etmeyen alimlerin gideceği yer orası. Bir şeyi bilip de, öğrenip de, okuyup da bununla amel etmiyorsa, kişinin gideceği yer orası diyor hadis-i şerifte. Çok bildikçe mesuliyet artar.
Şimdi Peygamber (s.a.v.) Efendimiz mesela; yatağa girince bunu okursan bu olur, bunu okursan bu olur, böyle birçok şey var. İçlerinden sana uygun yapabileceğin bir tanesini alacaksın, bilemedin iki tanesini alacaksın. Çünkü; onların birini 3 gün yaparsan vird olur, terk edemezsin artık.
En kolayı mesela bir örnek veriyim; ben size gerekeni zaten anlatıyorum, Peygamber (s.a.v.) diyor ki; “Bir insan yatağına girdiği zaman, (abdestli girerse daha makbul) ‘Estağfurullah el Azim ellezi la ilahe illa hüvel Hayyum Kayyumu ve etûbu ileyh’ derse 3 defa hiç günahı kalmaz” diyor.
Başka ne istiyorsun ki kolay bir şey! Mümkün değil kimse demez! Biz beşeriz, yememiz var, içmeniz var, yıkanmamız var, temizlenmemiz var, süslenmemiz var, ne bileyim işimiz var gücümüz var, ev işi var, var da var yani… Bu hengamenin içinde taşıyabileceğin kadar yük alacaksın, taşıyamayacağın şeyi aldığın an kamburun çıkar.
Peygamber (s.a.v.) Efendimize diyordu Ashab’ı:
“Ya Rasulullah, ben bütün yıl oruç tutuyorum” diğeri diyordu ki; “Ben hiç uyumadan sabaha kadar Allah’ı zikrediyorum” öbürü diyordu ki; “Ben gece sabaha kadar namaz kılıyorum hiç durmadan”.
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bunlara cevaben diyordu ki, “Ben bazen oruç tutarım, bazen tutmam. Bazen namaz kılarım, bazen kılmam, bazen zikrederim, bazen etmem, yatarım, uyurum, eşlerimle de birlikte olurum.”
Örnek olan Peygamber diyordu ki; “Ey kardeşlerim, taşıyabileceğiniz kadar yük alın. Yarın taşıyamayacağınız, günler gelir, hastalık olur, şu olur, bu olur, yaşlılık olur, meşgale gelir…” Yani taşıyabileceğimiz kadar yük alacağız. Bir ömür boyu neyi taşıyabileceğiz? Sizin için Mürşit’ler en güzel hali size sunar zaten. Yoksa Mürşid’in anlamı ne? Sizi, sizden çok düşünür. Siz kendinizi onun sizi düşündüğü kadar düşünemezsiniz. Onun gayesi sizi cennete, Allah’ın rızasına ulaştırmaktır. Başka bir gaye yoktur!
Şimdi hadiste okuyun, yani bunda bir şey yok ama okuduğunu “Şunu da uygulayım bunu da uygulayım…” dediğin an, bir gün gelir götüremezsin! Çünkü bak tarikatlarda verilen Esma’lar insanın nefsini tezkiye edecek, yani binlerce Esma’nın içinden bunlar seçilmiş. Ne yapacak bu? Senin nefsini tezkiye edecek, Allah’a sunulacak hale getirecek. Mesela; insanların çoğu meraklı yani, Peygamberimiz ne diyor, İmam Rabbani ne diyor, Abdülkadir Geylani ne demiş, Muhyiddin Arabi neyi tavsiye etmiş, şu ne demiş, bu ne demiş?
İyi de Abdülkadir Geylani Hazretleri kendine göre bir düzen kurmuş, kendine göre bir şeyler demiş, bu yolda yürümüş, Abdülkadir Geylani Hz. İmam-ı Rabbani’nin dediğini de, Muhyiddin Arabi’nin dediğini de yapmamış ki kendine uygun, kendi taşıyabileceği bir şeyi almış, onunla gitmiş. Büyük Veli, çok büyük Veli!
Bizde şimdi bu zamanda okuma imkanı çok, araştırma imkanı çok, ondan da, bundan da, şundan da derken yük, yük, yük ondan sonra, kamburun çıkar. Onun için, Allah razı olsun, taşıyabileceğin kadar. İbadetin ihlaslısı makbul, çoğundan ziyade ihlaslı olanı. Dediğim gibi, bu toprak kılmayacak namazı, bu toprak çekmeyecek tesbihi çünkü insan evvela Allâhu Teâlâ’yı sevmeyi öğrenecek. Lafta sever insanlar! “Seviyorum Allah’ı, tabi seviyorum”. Kalbine bir sorsa, karısını sevdiği kadar sevmiyor, çocuğunu sevdiği kadar sevmiyor ama “Sevmiyorum” demek abesle iştigal, “Seviyorum” der ve yalan söyler! O insanında ayağını sabit kılmaz Allâhu Teâlâ, ayağı kayar durur. “Onlara dar bir geçim vardır” diyor ayet-i kerimede. Dünyada dar bir geçim vardır, parası pulu olsa da dar bir geçim vardır. Onu içten içe sıkan bir dar geçim vardır, küfürde kesinlikle huzur yoktur.
Şimdi biz ne yapacağız? Taşıyabileceğimiz kadar yük alacağız, bunu ihlasla yapmaya, Allah’ın istediği gibi yapmaya çalışacağız. Allah’ın istediği gibi tam yapabiliyor musun? Bunun içinde bugün tam yapabilmen için maddi bağımsızlıkta gerekiyor. Kafada kırk tane gelecek sene varken, işte şu varken, bu varken, insan “Daha ziyade, daha ziyade biraz arttırayım…” diyemiyor. Ben diyemiyorum yani.
Şu anda, bu ortamda, bu atmosferde, benim taşıyabileceğim yük bu! Onu ihlasla yapmaya çalışıyorum. Bütün mesele; ihlas takvadır. Yoksa yaptığın ibadetin ruhu olmuyor.
Nefsin kalbi vardır, nefsin gönlü vardır bak! Nefiste çok şey var, nefsin kalbine imanı sokmak, ona secde ettirmek, ona şükrettirmek, bütün tarikatların amacı budur zaten. Yoksa bu kalıp beden ne cennete gidecek ne cehenneme, bu çürüyecek. Bunun yaptığı ibadetle, nefis cennete gitmez! Namaz kılıyor nefis, vesvesede geziyor sağda, solda, demek ki bu nefis kafir daha. Bunda 19 tane büyük afet var, bunların tezkiye edilmesi, yani arınması gerekir. Ama hani anlatıldığı kadar kolay değil, mücadele istiyor, savaş istiyor.
Peygamberimiz ne diyor:
“Küçük savaşı bitirdik, büyük savaşa gidiyoruz!”
“Ya Rasulullah, savaşacak halimiz mi kaldı?”
“Nefisle olan savaş,” diyor.
Büyük savaş. Biz Elhamdülillah lambur lumbur beş vakit yatıp kalkıyoruz, biraz da asıldık mı tesbihe tezkiye oldu. Olmadı ki, olmadı! Çoktan ziyade ihlas. Nefsi yola getirmek, nefsi dize getirmek! Nefsi dize getirdiğin an Muhyiddin Arabi’den de farkın kalmaz, Yunus’tan da farkın kalmaz, Mevlana’dan da farkın kalmaz. Bütün mesele o nefsi adam etmek, gaye bu zaten. Her okuduğunu hayatına uygulamaya kalkmamak, onun altından kalkamazsın! Ne ben kalkabilirim ne Peygamberimiz kendisi kalkabilir. İçlerinden senin fıtratına uygun olanını, götürebileceğin kadarını alırsın, ondan ötesi bilgi olarak, Peygamberimiz neleri söylediği, neleri tembih ettiği, insanlık için neler haykırdı, öğrenmek için!
Hadis çoktur, hadis Kur’ân’ın şerhidir, detaylı açıklamasıdır, çok güzeldir, çok hoştur, anlayamayacağın hadisler gelir, anlamaya uğraşma, onları geç. Onlar müteşebbis hadistir, müteşebbis ayet nasıl varsa müteşebbis hadistir. Kafirin, münafığın küfrünü arttırmak içindir onlar. Onu da anlayacak hale daha gelmemişsinizdir. Onu anlayacak hale gelene kadar “Bir hikmeti vardır!” deyip bırakacaksın. Yani ilim güzel bir şey, ilim öğrenmek güzel bir şey. İlim nedir? Kur’ân ve hadis başta, sonra demin anlattıklarım.
Yunus ne diyor:
Dört kitab’ın manisi bellidir bir elif’te,
Sen elif dersin hoca, manisi ne demektir?
Sen elif dersin hoca, dilersen var bin hacca,
Hepisinden iyice bir gönüle girmektir.”
Gir bir Mürşid’in gönlüne orda her şeyi bulursun. Ama bütün mesele oraya girebilmek. Oraya girdin mi ondan öte yol var zaten, senden içeri bir sen varsın ona ulaşırsın.
Yunus ne diyor:
“Ben, bende değilim, benden içeri bir ben var.”
Bugün hiçbir Peygamberin iradesini Allah kendisine bırakmadı, Allah’ın elindeydi. Peygamberlerin niçin “İsmet” sıfatı var? Hiç günahı yok, hiçbir Peygamberin eline kendi iradesini vermedi Allah, iradesini Allah kullandı. Yoksa heyhat kardeşim, mümkün mü hata yapmamak?
Birde hayatta başınıza gelenlere, kesinlikle aldırmayın. Şimdi şöyle bir örnek veriyim size; şöyle birkaç çaput getirelim, birine biraz çay dökelim, birine tentürdiyot dökelim, birine yağ dökelim. Bu lekeler kimisi ılık suyla çıkar, kimi sabunlu suyla çıkar, kimi yüz derece kaynar su ister, bol deterjanla. İşte hayatımızdaki bütün başımıza gelen iptilalar böyledir. Hafif iptila küçük günahları siler senden, daha ağırı biraz daha babacanları, büyük günahları da kaynar su gibi büyük olaylarla temizler. Müminleri devamlı temizlemekle meşgul Allah. Hiçbir olay boşuna değildir, dağdan bir çakıl taşı, yuvarlansa hikmeti vardır. Allah boş şeyi yaratmaktan münezzehtir. “Ya bu bana yapılır mı? Ben bunu hak ettim mi, falan mı filan mı?” demeyeceksin! Onun için Allah razı olsun, insan olmak zor iş.
Yunus ne diyor:
Kuru idik yaş olduk,
Ayağ idik baş olduk,
Kanatlandık kuş olduk,
Uçtuk Elhamdülillah.
Kuru iken yaş olacağız, yaş olmaya uğraşacağız. Bu da Allâhu Teâlâ’ya yönelme, samimiyet, sadakat, vefa, bunlarla birlikte de güzel ahlâk.
Güzel ahlakın anahtarı, kendin için istemediğin hiçbir şeyi hiç kimse için istemeyeceksin, kafir için dahi istemeyeceksin. Kendin için istediğin her şeyi de bütün müminler için isteyeceksin; ahlakın anahtarı budur. Bununla kapıyı açarsan, güzel ahlakın içine adım adım, milim milim girersin. Kendin için istemediğini, başkasına reva görüyorsan, sen ahlaktan çok uzaksın! Ahlak yoksa, din yok zaten, din bitti.
Din, üç saç ayağıdır; ahlak, amel, iman. Peygamber Efendimiz (s.a.v.); “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” buyurdu.
On sekiz bin âleme gitti, aynı Resullulah, aynı Kur’ân, aynı kitap, aynı hadis, aynı sünnet. Sırf dünyada değil, bu koca mükevvenat sırf dünya için mi yaratıldı? Böyle düşünmek abesle iştigal! Bir toz parçası bu dünya kâinatın içinde. Bu dünyanın katrilyonlarca büyüklüğünde dünyalar var insan yaşayan.
#amel#niyet#mümin#ahlak#iman#dünyahayatı#hastalık#dert#iptila #mürşid #zikir #ibadet#vird #okunandualar#EsmaülHüsna