Kulakları çınlasın cennettedir Sırrı Süleyman Hazretleri; “İçelim çayı, çekelim Hay’ı!” derdi. Çok güzel bir dosttu mübarek adam.
Hikmet ehli, Vahdet ehli Sırrı Süleyman Hazretleri akıl ermez yani. Onu tanıdığım zaman telaşlı bir şey aranıyordu da selam verdim.
“Hayırdır ne arıyorsun?” dedim.
“Allah’ı arıyorum!” dedi verdiği cevap zaten şey. “Gönlünde ara!” dedim.
“Ben zahirde arıyorum!” dedi.
Sonra iki sandalye buldu.
“Gel bakalım!” dedi.
“Bize çay getir!” dedi çaycıya.
Orada merdiven altında çay ocağı vardı. “Halim nasıl?” dedi.
“Beni aşar!” dedim
Ondan sonra, baktı baktı; “Aşmaz seni!” dedi. “Şu perdeleri bir kaldır. Sen Kula’ya mı gitmek istiyorsun?” dedi.
Rüyamda çağırmıştı Hazret, 7 kere çağırmıştı! Allah dostlarının bilmeyeceği bir şey yok. O mübarek öyle derdi; “İçelim çayı, çekelim Hay’ı.” Allah gani gani rahmet eylesin. Ölenlere yuh çekerdi o. “Yuh ulan!” derdi. “Yuh sana!”
Paşa Cami’den kaldırıp götürürlerken katılmazdı cenazesine. Hatta hatta iki tane delikanlısı olan bir adamın cenazesinde yuh çekmesi çocuklarının çok ağırına gitmiş babalarına yuh çekmesi.
“Biz de onun cenazesinde ona yuh çekeriz!” demişler. İşte Sırrı Süleyman Hazretleri ölünce bu çocuklar da dışarıdaymış. Cenazeye geliyorlar. Çok iyi ahbabımdı fakat, cenazesini duymadım, başka yerdeydim. “Yuh!” denilince tabutu kaldırıp oturup cevap veriyor:
“Ulan, baban gibi gittiysem, yuh bana, senin baban yuh gibi gitti!” diyor sonra tabutu kapatıp geri yatıyor. Hepsi bayılıyor.
“Ben baban gibi gitmiyorum!” diyor.
Muhyiddin Arabi’yi çok severdi ne zaman görse beni; “Gel Muhyiddin Arabi’den biraz anlat bana” derdi.
“Ben mi sana anlatacağım?”
Ondan sonra bunun bir dalına basardım ben. 24 saatte sadece bir tas çorba içerdi ama günde 50 bardak çay içerdi, dal gibi bir Veli idi. Allah razı olsun.
Birde hiç unutmam Ali vardı tanıyorsunuz onu;
“İlla götür beni onunla tanıştır. İlla götür beni onunla tanıştır!”
“Ya boş ver!” dedim. “Yok ille beni götür,” sonra “Tamam” dedim. O zamanlar benim arabam yok da onun bir arabası vardı. Balıkesir’e geldik. Ben biliyorum onun mekanı, gittik;
“Selamünaleyküm!”
“Aleykümselam!”
Oturduk çay söyledi bize. Şöyle baktı ona; “Sen banka müdürü müsün?” dedi.
“Evet!” dedi, kafa salladı; “Öyle bir arkadaş bulmuşsun ki Nuh’un gemisi gibi!” dedi. “O gemiye sığınan kurtulur ama sen ihanet edeceksin!” dedi.
“Yok ya!”
“İhanet edecen, oğlum sen kaypaksın!” dedi.
Aynen yüzüne böyle. Ve ona giderken de yolda söyledim;
“Dilinle hiçbir şey sorma, aklınla geçir cevabı alırsın!” dedim ve hepsini de aldı.
Hakikatten dediği oldu. İhanet etti.
“İhanet edeceksin, sen kaypaksın!” dedi.
O çok sadık görünüyordu. Ben de söyledim ona; “Bak bir iki kişi var siz kaypaksınız!” dedim.
“Yok Seyidim şöyle.”
“Ya bırak onların hepsi geçer merak etme sen.”
Ve gitti. Gençte gitti. Allah rahmet eylesin.
Bir gün yine o Mavi Belde’yi yapıyorum. 50 tane işim var. İşte demir alınacak, çimento alınacak, bir sürü iş oradan oraya koşuyorum. Paşa Cami’nin köşesini dönerken köşede burun buruna geldik bununla.
“Selamünaleyküm!” dedi.
“Aleykümselam!”
Bir Vahdet ilminden sohbet açtı ayakta. Ya mübarek ya! Dünya Meczup Veliler Kutbu düşünebiliyor musunuz? Yani bu adam da olmaz da kimde olur o anlattıkça ben bu kadar oldum. Kesti sohbeti;
“Ya Alii, dün akşam Cenab-ı Hakkı gördüm. Hz. Musa vardı yanında. Cenab-ı Hak bana dedi ki; ‘Yarın Paşa Cami’nin köşesinde dönerken Seyit Ali Efendiye rastlayacaksın dünya üzerinde cennetler var, sor ondan öğren’ dedi.” Beni kendisine hoca yaptı.
“Ne yapıyorsun sen?” dedim.
Dedi; “Allah söyledi!” dedi. Dediği yerde de karşılaştık.
“Bak!” dedi. Şimdi yalan asla konuşmaz onlar.
“Ben sana ne öğreteceğim?” dedim.
“Dün akşam Cenab-ı Hakk’ı gördüm” dedi, “Yanında da Musa vardı. Bana Cenab-ı Hak dedi ki; ‘Yarın Paşa Cami’nin köşesini dönerken Ali Efendiye rastlayacaksın, dünya üzerinde cennetler var, ondan sor, öğren!’, bana” dedi.
Kaldırdı kendi ile muhatap etti, öyle bir zattı, beni çok severdi, yalnız ne hikmetse acayip severdi. Ben de onu çok severdim, ya Allah Dostu sevilmez mi? Hele ki tanıyacaktın adamı, canını iste verir yani. Fakirdi öyle, zenginde değildi. Zaten 24 saatte bir tane çorba içerdi, para olsa ne yapacak, saat 10’dan, 10’a çorba içer. Sabah 10’da bir çorba içer, ertesi gün 10’a kadar. Adam yayan hacca gidip gelmiş gençliğinde. Beş kuruş yok cebinde, yayan çıkıyor, haccı yapıp yayan geliyor. Aşka bak adamdaki Hacı Naci Efendi’nin Efendisine intisap ediyor, Bekir Sıdkı Visali Hazretlerine. İzmir’de büyük velilerden mübarek. Bekir Sıdkı Visali Hazretleri; Kutbul Zaman.
İşte ona intisaba gidiyor çocuk 15-16 yaşlarında iken o da sohbet ediyormuş böyle müritleriyle kapıdan girince şöyle bir bakıyor; “Gel Sırrı Süleyman gel!” diyor.
Müritlerine; “İyi bakın bu Sırrı Süleyman, Sırrı Süleyman olacak bu!” diyor.
Tabii kimsenin bir şey anladığı yok. Sırrı Süleyman ne? “Dünya Meczup Veliler Kutbu” oluyor. İşte böyle bir zattı.
#Sırrılsuleymanhz. #zamanınsırrı #dünyameczupvelileri #velli #meczup #sırrısuleyman #Allahdostu #vahdetilmi #meczup