Kötü Rüya Gördüğün Zaman Şerrinden Kurtulmak İçin Ne Yapmalısın? – Niçin Rüya Yorum İster? Allah İle Kul Arasında Hicap Perdeleri! Kazım Kulevi Hz.’nin Mürşid’ini Bulması! – Dünya Geri Sayıma Başladı – Dabbetül Arz Nasıl Çıkar?

0
1715

Kötü Rüya Gördüğün Zaman Şerrinden Kurtulmak İçin Ne Yapmalısın?

Gördüğü rüyayı kişi tahlil eder, kafasından geçirir hayır mı, şer mi? Eğer şerri umarsan hemen sana göre, (yani belki değildir, sana göre, bana göre, herkes gördüğü rüyayı kendi yorumuna göre doğruda olmayabilir yorumu), eğer bu bir şerri ihtiva ettiğine ihtimaller daha ağır basıyorsa, salatu selam Efendimiz:

Hemen soluna dönüp, üç sefer tükürük çıkmamak kaydıyla, ağzından “tü-tü-tü” deyip, ardından salavat getirilir, 3-7 kaç tane olursa (tek sayı daha efdal):

“Ya Rabbi, bu rüyanın şerrini üzerimden defet” diyor. “O rüyanın şerri ortadan kaldırılır” diyor.

(Not: “Ya Rabbi, bu rüyanın şerini benden ve bizden uzaklaştır” diye de dua edilebilir. Seyid Ali Efendi bu şekilde aile fertlerini de dahil etmek için söylenebilir dedi başka bir sohbetinde.)

Hayırsa rüyayı birine anlatmadıkça, rüya devreye girmiyor.

Niçin Rüya Yorum İster?

Hadis-i şerifte diyor ki; “Gördüğünüz rüyalar anlatılmadığı müddetçe Arşı Ala’nın altında asılı durur, anlattığın an oradan çözülür tahakkuk sahasına yeryüzüne iner”. Peygamberimizin rüya hakkında bize bildirdikleri bunlar.

Yani şer gibi bir rüya gelirse, aynen o şekilde üç sefer salavat getir ve “Onun şerrinden Allah’a sığının, o devreden çıkar, o iptal edilir!” diyor.

Hayırlı rüyada birine anlatmadıkça devresine girmiyor, Arş’ın altında asılı kalıyor, “İnmez aşağı” diyor. Hayırlı rüyanında ehline anlatılması tavsiye ediliyor ki tahakkuk sahasına girsin.

Onun için bütün Allah dostları der ki; “Adamın canı ile oyna, rüyası ile oynama!”, o kadar önemlidir rüya.

Peygamberimiz diyor ki; “Cahile rüya anlatmayın, ehli olmayana da anlatmayın.” Hadi gel, “Ben akşam şöyle bir rüya gördüm!” deme, rüya çok önemli.

Rüya; Yaradan’dan gelen mesajdır, yorumladığı vakit eğer bir şer ihtimali varsa, o reçeteye başvuracaksın. Kimseye anlatmayacaksın. Hayır umduğun rüyayı ehil olana anlatabiliyorsun.

Kötü rüya ise, %100 emin olursan, çok anlatmaya gerek yok onu, şerrini defet soluna tükürerek. Çünkü; derviş tamamı ulvi rüya görmeyebilir, gündüz etki altında kalmıştır, gündüz çok güzel bir kadın görmüştür; cezbetmiştir, nefsi ağır basmıştır, ona bakmıştır. Dünyanın bin bir hali vardır, çok yoğun stres altındadır, baskı altındadır, karısı ile kavga etmiştir, kafası allak bullaktır, bu dönemlerde, bu zamanlarda görülen rüyalar çok ulvi rüyalar değildir, dünya rüyasıdır, kaale alınmaz.

Öyle rüyalar vardır ki, sen şer sanırsın halbuki büyük müjdedir.

Adamın biri hacca gitti, tarihte çok, Osmanlı dönemlerinde bir rüya gördü. Rüyasında adamın kafasını Kâbe’ye döndürmüşler; gelen hacı vuruyor, giden hacı vuruyor. Gördüğü rüyaya bak! Adam, bir uyanıyor kan ter içinde… “Bu ne hal?” diyor, “Dönüp gideyim tavaf etmeden, demek ben buraya layık adam değilim!” diyor. Zanna bak!

O arada ıvırı zıvırı toparlıyor, o zaman atla eşekle gidiliyor, tavaf etmiyor, yürürken bir Veli’ye denk geliyor, Veli olduğunu ne bilsin, Veli görürken onu keşfediyor.

“Selamünaleyküm, kardeş ne o suratın beş karış?”

“Sorma ya!”

“Sordum söyle.”

“Söylenmez ki.”

“Sen söyle başını Kâbe’nin duvarına mı dayadın?”

“Evet ya böyle, böyle oldu.”

Adam tebessüm ediyor. “Ne güzel bir rüya herkese nasip olmaz, sana müjdeler olsun Kâbe’nin suyunu sen getireceksin.”

Ve bir yıl sonra, o Kâbe’nin o dönemdeki suyunu getirmek, ona nasip oluyor. Yani; bizim şer sandığımız her şey, şer değil.

 Allah İle Kul Arası Hicap Perdeleri

Rüya misal âleminden gelirken, “hicap perdeleri” vardır. Hicap perdelerinde biraz dejenere olur, biraz şekil değiştirir, biraz anlam değiştirir, zaten tabir onun için gerekir, bu işte usta olanlar onun ana konusunu yakalar, rüyanın içinde şu kadar bir şeydir ana konusu orada. Onun ne beklediğini anlar yani; ama öyleleri de var ki, hicap perdeleri tamamen kalkmıştır.

Rüya görmez, bu gece yarını yaşar. Camiye giderken, imam ne okur, bilerek gider. Hicaplar kalkıyor yani…

Cenab-ı Peygamber (s.a.v.) Hz. Cibril ile Sidre’ye kadar gitti dedi ki:

“Ya Resullulah, bundan öte bir adım atarsam yanarım, bundan sonra yalnız gideceksin.”

Peygamberimiz iki şey sordu ona, dedi ki:

“Ya Cebrail, Allah’ı gördün mü?”

“Ne gezer!” dedi, “Aramızda tam 70 bin hicap perdesi var, birine yaklaşırsam kül olurum!” dedi. Hz. Cibril ile Allah arasında 70 bin hicap perdesi var.

Bütün insanlarla da Allah arasında 70 bin hicap perdesi var. 30 bini zülmanidir, 40 bini nuranidir. Bu perdelerin kalkması Allah’ın El’indedir. Dervişler bu perdeleri 10’ar bin- 10’ar bin kaldırır. Cibril kaldıramıyor. İnsanı düşünün ne olduğunu…

Nefsi Emmare’de 10 bin, Nefsi Levvame’de 10 bin, Nefsi Mülhime’de 10 bin hicap, siyah olanlar; yani zülmani olanlar kalkıyor. Ondan sonrada, nurani olanlar 10’ar bin, 10’ar bin kalkıyor.

Birinci  seyri sülük sonunda hepsini kaldırıyor, eğer adam gibi yaşarsan!

Ya Erhamerrahimin, Ya Erhamerrahimin, Ya Erhamerrahimin” desin üç kere insan, “Lebbeyk!” der Cenab-ı Hak. Adam gibi yaşarsan ama hicapları kaldırır.

Niçin diyor Cenab-ı Hak; “Ben size şah damarınızdan yakınım, derviş Ben’im yol arkadaşım gibidir!” Şu lütfa bak! Bu laf yeter, başka lafa gerek mi var? Yan, tutuş ya! Yanamıyoruz. Yanabilse uçarak gider, ayakları yere değmez. İşte, bu işte, yanmak lazım, uçmak lazım!

Neden Yunusların, hepsinin çile odaları vardı? O nefsi, o bahaneler uyduran nefsi susturmak için o odalar vardı! Bugünde Allâhu Teâlâ dervişleri fakirlikle, yoksullukla, çile ile aklını devşirmeye uğraşıyor, onlarda lütuf bak!

İnsanlar zannediyoruz ki “şer bunlar”, şer değil bunların hiçbiri! Mümin iyi de olsa, kötü de olsa, geçer gider durmaz yani. Öyleyse, ezelde taksimat yapıldı.

Allâhu Teâlâ; şunu sebep ediyor, bunu sebep ediyor, lütuf ediyor. Bugün benim payıma ne düşmüşse, ben bunu yiyorum, içiyorum, yarını çok tasa etmenin bir anlamı yok ki!

Allah yarının namazını benden, bugünden istemiyor ki, sen yarının rızkını bugün Allah’tan istiyorsun, yarın değil, bir ay sonrasının, bir yıl sonrasının da istiyorsun.

Onun için Allah razı olsun, yanmak lazım, tutuşmak lazım. Yunus, “Senin aşkına dokunan meydana gelmez Allah’ım!” dedi.

Yunus çok cici bir adam, çok iyi bir kardeş, çok iyi bir yoldaş öyle güzel bir tevekkülü var ki! Ne kadar saf, arı, duru… Allâhu Teâlâ’ya; “Kullar senin, sen kulların” diyor, lafın güzelliğine bak!

 Kullar senin ama sende kulların” diyor.

 Günahları çok bunların

 Uçmayla sal bunları,

 Binsinler Burak Çalabım!

diyor. Şu güzelliğe bak adamda abi ya! Böyle olmamız lazım, her birimiz bir Yunus olabiliriz, yemin ederim olabiliriz! Bugün Yunus olmak, onun Yunus olduğu dönemden daha kolay! Niçin? Küfür çok, o küfre göre kazanç çok, bugün her birimiz bir Yunus olduğumuz zaman var ya baktığımız taşta konuşur, ağaçta, hepsi konuşur, melekler gelir elimizi sıkar, “Tebrik ederiz sizi” der, namerdim sıkar! O imkan hepimizin elinde var. Bugün bizim Yunus olmamız lazım, bu o kadar büyük bir fırsat ki, böyle kötü bir cemiyetlerin içinde açmış çiçekleriz biz zikir ehli olarak. Bu çiçeğimiz çok güzel ama koku veremiyoruz hala, koku vermemiz lazım, buram buram kokmamız lazım!

Resullulah sallallahu ve selem taa dış kapıdan zikir meclisine gelirken, ta buraya Ravza’nın kokusu vuruyor, alıyor muyuz? O, mübarek kalkıyor geliyor, adam yerine koyuyor bizi, Allâhu Teâlâ tecelli ediyor! Bu akşam, işte Allâhu Teâlâ’nın nazarıydı. Bunu hak edelim. Cenab-ı Peygamberimiz kalkıyor, adam yerine koyuyor bizi, melekler halka oluyor Arş’a kadar, daha ne istiyoruz?

Hala mirasyedi gibi davranırsak, hala şımarık çocuk gibi davranırsak… Çok nazımız çekiliyor! Abdulkadir Geylani Hazretleri geliyor, Ahmed Bedevi Hazretleri geliyor, Ahmed Rufa-i Hazretleri geliyor, Şeyh Muhyiddin Arabi Hazretleri geliyor, neler geliyor… Okşuyor her birinizin başını, “Aferin size!” diyor, “Daha çok zikredin, Allah sizi affediyor!” hepimizi okşuyor, seviyor, zikrederek geri geri çekiliyorlar.

Bunları hak edelim, bu lütuflar büyük lütuf. İşte Yunus gibi diyelim; “Ya Rabbi, kullar senin sende kulların” tevekküle bak.

“Dört kitabın manası bellidir bir elifte.”

Elif nedir? “Ehadiyet”, “Teklik” ne güzel ifade ediyor.

“Yarabbi, sen Hak’sın” diyor, “Dört kitap belli” diyor, yani “Dört kitabın manası bellidir” diyor.

“Sen elif dersin hoca manası ne demektir?”

Avamdaki hoca elifin ne olduğunu ne bilsin!

Sen elif dersin hoca,

Dilersen var bin hacca,

Hepsinden iyice

Bir gönüle girmektir.

Allâhu Teâlâ niye diyor; “Ben âlemlere sığmam, mümin kulumun gönlüne sığarım.” Gönlü düşün, nasıl bir şey, bir tek insanda var, bu başkasında yok.

Nedir Mürşit’in gayesi?

Seni, Allah’ın razı olduğu bir kul yapma, yoksa onun neyi var yani, bütün gaye Allah için.

Mahkeme-i Kübra’da, bir melek çıkıyor, bağırıyor; “Allah için birbirini sevenler ayrılsın buraya, Allah için birbirini sevenler ayrılsın buraya, size sorgu sual yok, cennete dilediğiniz kapıdan girin.”

Allâhu Teâlâ ne yapsın başka daha! Birer nazlı bebeğiz anasını satayım. Nebatat bir meme, hayvanat bir meme, bin bir nazla emeriz bunları! Ama nankörlüğe gelincede meydanı kimseye bırakmayız, “Ahmet’te var Mehmet’te var…”

“Ya Habib’im, sana ‘yedileri’ verdik, onların saltanatına sakın aldanma!”. Nedir “Yediler”? Fatiha’nın 7 ayeti. O “Yediler”, seni “Ooo!” neler yapar, dünyaya bakma, bu dünya üç günlük yer, bırakıp gideceğiz. Bugün Müslümanlığın elinde de bir şeylerin olması gerekli dönem. Olacaksa herhangi bir sebepten zaten olur, olmayacaksa da bunun için tasa etmeye gerek yok.

Onun için, Allah razı olsun, burada bulunan cemaat o kadar şanslı insanlarız ki; Allâhu Teâlâ, “Güzel kullarım onlar” diyor. 

Resullulah Efendimiz; “Benim ehlim gibidir, ev halkımdır” diyor.

Daha biz naza çekiyorsak, çok büyük bir yanlış olur. Bu lütuflar, herkese nasip olan bir lütuf değil, niceleri var, siz her geleni tarikata giriyor mu sanıyorsunuz? Niceleri geri çevirdiğimizi bilseniz. Sanıyon mu her gelen lambur lumbur tarikata giriyor. Ezelde nasibinde yoksa, adam kırk Mürşit geziyor.

Kazım Kulevi Hz.’nin  Mürşid’ini Bulması

Hacı Kazım Kulevi Hazretleri; Ehlibeyt, Türkiye’de gitmediği Mürşit kalmadı, hiçbir Mürşit kabul etmedi, en son Bekir Sıddık Visali Hazretlerine  gitti, nasibi orda.

Adam otuz sene, kırk sene geziyor, yok! Kimse kabul etmiyor, en son Validemiz, Fatumatüz Zehra validemiz gitmesi gereken Mürşit’inin resmini gösteriyor; “Bir deniz kenarında, git Mürşid’ini bul” diyor. “Mürşid’in bu!” Keşfi kerameti açılmış adamın, Mürşit’e gitmeden. Fatumatüz Zehra validemiz, Mürşid’lik yapmış ona.

Bekir Sıtkı Visali Hazretleri, müritleri ile oturup sohbet ederken bu içeriye girince kalkıyor, adap tutuyor Hazret ona, müritler şaşırıp kalıyor “Kim ki bu?” diye. Bir de bakıyorlar ki, Kelime-i Tevhid dersi alıyor, Nefsi Emmare’de! Daha da şaşırıyorlar bu sefer müritler, “Bu nasıl iş?” diyorlar, “Adam ilk ders almaya geliyor!”.

Bekir Sıtkı Visali Hazretleri, “Kutbul Zaman” 7 yüz yılda bir tane gelmiş, hiçbiri cevap bulamıyor bu olana, dersini alıp gidiyor.

Bekir Sıtkı Visali Hazretlerine de bir gün önceden, Peygamberimiz haber vermiş, “Bugün evlatlarımdan biri gelecek, sen onun Mürşid’i olacaksın!” demiş.

O gidince herkes şaşkın, büyük bir soru dolu bakışlarla bakıyor. Bekir Sıtkı Visali Hazretleri kafasını kaldırıyor; “Çocuklar, niçin şaşırıyorsunuz? Adam ‘evlad-ı Resul’, Peygamber torunu nasıl adap tutmam ki ben! Adam, buraya gelene kadar zaten keşfi kerameti açılmış, açılmasa da adam Peygamber soyundan, bize düşen onlara saygı göstermek, onlara hürmet göstermek.”

Bu yol, böyle güzel bir yol, her gelen lambur lumbur girebilir diye bir olay yok. Evvela kendinden başlayacaksın titiz davranmaya, sonra en yakınlarından. “Siz çobansınız” diyor hadis-i şerif. Neyin çobanısınız? Ailenizin. “Onları cehennem ateşinden koruyun!” diyor.

Onları kendi parmağımızı ateşe girince nasıl çekiyorsak, öyle ateşten uzak tutmaya gayret edeceğiz. Tarikatlara kabul görmek, ezelde senin nasibinde yoksa hiç mümkün değil. 

Hz. Ali ne diyordu:

“Ben evvelimden korkarım, ahirimden hiç korkmam!”

Kalûbela’da ne olduysa oldu, film çekildi sahnede oynuyor, münafığı da, kafiri de, mecusisi de, putperesti de, Müslüman’ı da ne varsa belli oldu. Çünkü; Allâhu Teâlâ bizim ruhlarımıza hitap etti.  Ruhlar mümindir, hepsi müminken kaypaklık yapanlar oldu.

Allâhu Teâlâ kudret elini koydu Hz. Adem’in sırtına, milyarlarca ruh çıkardı Adem’in sırtından, Âlemi Berzah’a yolladı.

“İzzet’im ve Celal’im üzerine yemin olsun ki, bunların hepsi mümin ve cennetliktir!”

Bu sefer yed-i kudretiyle elini koydu, o ilk çıkanın doksan dokuz katı daha çıktı. “İzzet’im ve Celal’im üzerine yemin olsun ki, bunların hepsi cehennemliktir!” dedi.

Allah biliyordu yani. Allah için bilmemezlik diye bir şey yok, ortalığa saldı mı ne yapacağını biliyor bunların, hepsi cehennem ameli işleyecek. “Ben bunların işlediği amellerden razı değilim ama işleyecekler işte…” Görüyoruz güruhları, Deccal’in avamesini görün, Deccal fazla uğraşmayacak!

Dünya Geri Sayıma Başladı – Dabbet’ül Arz Nasıl Çıkar?

Dabbetül arz, herkes duyar. Sanki bir dağdan bir deve çıkacak!

Çıkışı üç gün sürer, üç gün! Belki bir çoğunuz göreceksiniz!

Dünya geri sayıma başladı. Üç gün dağın altından çıkışı sürer. Düşün, kafası ne kadar, bu kadar, bu kadar değil. Bundan sonra her an, her şeye gebe yani…

 

——————————————————-

NOT: Sohbetlerde işittiklerinizi veya okuduklarınızı kendi kendinize yapıp, vird haline getirmeyin, tasavvuf ehli iseniz Mürşid veya vekile danışmadan günlük zikir dersine ekleme ya da çıkarma da yapmayın. Ama arasıra yapılmasında da mahzur olmadığını da belirtmek isteriz.

#rüya #kötürüya #kabus #rüyabozma #ruyabozma #maneviruya #manevirüya #manevirüyayorum #elif #dörtkitap #kulileAllah #kul #kulolma #hicapperdeleri #DABBETULARZ #Dabbetülarz #kıyamet #rüya #dinisohbet #BekirSıtkıVisaliHazretleri #Kutbulaktap 

CEVAP VER

Yorumunuzu yazınız
İsminizi yazınız