Zamanın birinde, adam askerden terhis olmuş, 30 yıl sonra, “Hadi, şu yöreye gelmişken asker arkadaşımı ziyaret edeyim” diyor (yaşanmış bir olay bu). Sora sora buluyor, geliyor, kapıyı çalıyor, hoşbeş, akşam ezanı okunuyor, ev sahibi; “Buyur namaza” diyor. Bir başka odanın kapısına gidiyor, namaz odası, kapıyı açıyor, adım atıyor, misafir ile ev sahibi Kâbe’deler. Bir adımda…
Misafir şaşıyor; “Bizim arkadaş ne hale gelmiş, büyük Veli’lerden olmuş, bize keramet gösterdi” diyor. Namazlarını kılıyorlar bir adım atıyorlar odanın dışındalar, arkadaşı hayret ediyor, bir şey de demiyor, hayır dua ediyor, ertesi gün gidiyor.
Aradan bir zaman geçip, bir daha oraya uğrayınca; “Hadi, bu arkadaşa gideyim bir Kâbe’de namaz kıldırsın bize!” diyor. Öyle bir namazı kim istemez… Geliyor, yiyip içiyor, “Kapıyı açta şu namazı kılalım!” diyor misafir. “Tamam!” diyor kapıyı açıyor, adımını bir atıyorlar odaya, Kâbe falan yok…
Namazı kılıyorlar. “Bugün, beni niye Kâbe’ye götürmedi ki?” diye kendi kendine soruyor. Çıkınca ev sahibinin yüzüne bakınca, ev sahibi de; “Kardeş nerede o günler…” diyor. “Senin geçen geldiğinde, ben de bir kadın vardı yedi bela… O hep söyler bana, sabrederdim, o her gün bana hakaret eder, ben her gün sabrederdim. Bu makamı buldum.
O öldü birkaç yıl önce, sonra bir saliha kadınla evlendim, ‘gık’ demeyen. Şimdi ben söyleniyorum, o sabrediyor, gitti Kâbe elden!” diyor. Bu şekil imtihanlar için bir iyiye, bir kötü verilebiliyor. Adamın Kâbe gitmiş elden.
İnsanın kaderi; iki bölümden oluşur.
Birisi kader-i mutlak; hiç değişmeyen kurallar.
İkincisi de akalitte kalan kısmı, kaderin senin elinde olan kısmı. İnsanın evlenmesi, boşanması, kaza yapması gibi haller kader-i mutlaktandır. Çünkü; bu ezelde, taksimatta, hangi yaşta, hangi sebeple kiminle evleneceği, ne şekilde boşanacağı; kader-i mutlaktır.
“Evlenmeyin, bunu yapmayın, etmeyin!” demek kader-i mutlak yani Allâhu Teâlâ’nın elinde olan kısmına, müdahale etme küstahlığını göze almak demektir! Çünkü; bunlar kaderin mutlak kısımlarıdır.
O kime kimi tahsis etmişse, hangi gün, hangi zamanda o olacaktır. Bu insanın tedbiridir. Olmayacak bir şeyin peşinde koşturmak… Bunlar senin elindedir. Olmayacak şeye tevessül etmezsin. İnsanın aklı var, mantığı var. “Aklını kullan!” diyor Cenab-ı Hak. “Aklını kullanmazsan, sorumluluk yüklerim hatta aklını kullanmazsan pislik yağdırırım üzerine!” diyor.
Aklını kullanacaksın ama aklını kullanmak demek kader-i mutlağa müdahale etmek demek değildir. Öyle bir şey büyük küstahlıktır. Evlilik zamanı zemin geldiği vakit öyle oluşur gider ki, sen sadece niyet edersin. Niyet Allah’a verilmiş bir dilekçedir! O onaylarsa, o iş olur, onaylamazsa ertesi gün, kendin fikirden caymışındır, dün böyleyken, yarın caymışındır!
Burada teslimiyet söz konusudur, birçok şeyi yapmayın, yapın. Haa günah işlersen, sendendir.
#kader #kaderimutlak #alınyazısı #evlilik # #keramet #kerametgostermek#sabır #tahammül#dinisohbet