Cezbe İle Gelen Ecir Nedir? – Birine Cezbe Gelirse Yanındaki Ne Yapmalı? – İlim Öğrenme İle Gelen Ecir – Zikirde Adap!

0
3888

Bir mecliste, bir kişiye Rahmani cezbe geldiği vakit, oradaki bütün insanlar için kabul olunmuş, bin hac sevabı yazılır. Bir kişiye cezbe geldiği an, Cenab-ı Hakk’ın rahmeti indi, nazarı indi. Bu bin haccı insan kaç ömür yaşasa yapabilir? Onun için, cezbeleri asla hor görmeyin, bir meclise cezbe iniyorsa; o hayırdır, onu hor görmeyin, cezbe gelen arkadaşın yanı başındakiler salavat getirsin ona üflesin veya sıvazlasın sakinleşir, salavatın sakinleştirme özelliği vardır. Onun için cezbe rahmettir, bir kişiye cezbe geldiğinde “Ya bu ne? Bunun yaptığı iş mi?” diye algılamayın.

Bu cezbenin inmesi, Allâhu Teâlâ’nın büyük bir lütfunun oraya ihsan edildiğinin ifade şeklidir, belirtisidir. Cezbe, bütün zikir meclislerinde vardır. Kemâlât kazanmış insanda, hafif göz yaşı olarak belli eder. Tam kemâlât kazanmamış insanda da bağırma, çağırma, feryad (“Allah!” diye bağırma) vb. kemâlat ehlinde, ben Hacı Naci Efendiye de kaç defa cezbe indiğini gördüm, hafif gözleri yaşarır, hazmeder yani; hazım meselesi bu. Yani; kaba inen Nur sığmazsa, kişi bağıracak yani o da normaldir, anormal bir hal değildir. Ama kalp genişledikçe, onu hazmeder. Cenab-ı Hakk’ın selamı, Cenab-ı Hakk’ın lütfü, Cenab-ı Hakk’ın hediyesidir. Böyle bir kazancı, nerede elde edeceksin ki, kabul olunmuş bin hac, dahası da var. Allâhu Teâlâ çok cömert, hadis-i şerifte; “Bir ilim erbabından, ilimden birkaç paragraf dinleyip, öğrenmek, hem bak ilim öğrenip, bir şey kazanıyorsun. Hem de 1000 rekat kabul olunmuş” diyor o cemiyetin hepsine, ayağa kalktığı zaman bin rekat kabul olunmuş namaz yazılır. Allâhu Teâlâ’nın şu cömertliğine, şu lütfuna bak! Müminleri seviyor ve müminlere çok bol ihsanda bulunuyor işte bunu idrak edip, bunun şükrünü yerine getirmek lazım.

Mevlana’da aynı şeyi yapıyordu, Mevlâna’ya cezbe gelince kalkar “sema” (dönme) yapardı. Döne döne ayakları yerden kesilip, yükselirdi boşlukta, o zaman işte güdümü (def) Şeyhi hızlı çalınca gerisin geriye, döne döne geri inerdi. O çalmanın hikmeti odur yani.

Biz eskiden Çengeloğlu’nda, halka açık gösteri yapıyorduk, 30-35 sene önce, sonra bu işlere iftiralar, yamalar… Çekildik kabuğumuza, biz orada binlerce kişinin önünde, körüklerde demirleri kızartırdık, kıpkırmızı demiri ağzımızda soğuturduk, bir zikir türü var onunla. Yani; zikrin bir “tavan noktası” var, oraya geldiği zaman, seni ne ateş yakar, Hak ile doluyorsun, ne sana kurşun işler.

Rufailer ateş ediyor kendilerine, şiş sokuyor buradan giriyor, buradan çıkıyor, oradan sokuyor, buradan çıkarıyor. Her tarikata verilmiş keramet var ama bunları reklam etmekte çok makbul bir hal değil.

Ben biliyorum hani, o variller var ya bidonlar, onlarda ateş yakmışlar kışın, atmışlar kömürü, odunu kıpkırmızı olmuş herife bir cezbe geldi, kalktı, onun üzerine oturdu yarım saat, indiği zaman pantolonunda bile yanma yok. Yine, bizim aşçıyı gördüm helva karıyor, koca kazan, olmuş içi ateş gibi “Allah, Allah” diyerek koca küreğiyle çevirirken, birden cezbe geldi attı küreği, başladı eli ile karmaya, yarım saat ufak bir yanık bile yok. Yakmaz kardeşim, Nemrut’un ateşi Hz. İbrahim’i yaktı mı, yakmadı.

Onun için cezbeleri yadırgayıp, “Bu da iş midir?” demeyin, o Allâhu Teâlâ’nın selamıdır. Büyük bir ecrin verildiğinin işaretidir. Ama dediğim gibi, Mürşit silsileyi saadete bağlı değilse, oraya da gelen rahmani değil, şeytanı cezbedir. 

 Geçidin bilmezsen gölü boylama,

 Her olur olmaza sırrın söyleme,

 Ben bilirim diye dava eyleme,

 Arif meydanında şaşarsın var git…

 Çokta çekme bu dünyanın yasını,

 Giyipte sallanma hop libasını

 Bal diye içersin ahu tasını

 Sonra zehirlenir ölürsün var git

Zikrin, edep ve adabına ne kadar çok uyarsan o kadar rahmet gelir. Bu akşam bütün zikrin içinde 8-10 dakika aralığında bağlanabildim, kopmalar oluyor, Resullulah’ı görüyorum, Nur’dan tacını görüyorum, Abdülkadir Geylani Hazretleri’nden tut, bütün Piran oradayız, bütün bizim geçmiş evliyalar orada, Hacı Naci Efendi, biz oradayız, Peygamberimiz değişince, burada Esma değişiyor. Fakat arada tam kurala uymayınca, Resûl’e karşı mahcup duruma düşüyorsun, ordasın zaten hem ordasın hem buradasın. Burada oturup duran da sensin, yürüyüp gidende sen.

Senden içeri, bi sen var o gidiyor oraya yani. İşte kuralına, ne kadar uyulur ise o kadar kazanç kapısı artar. Resûlullah; “Aferin!” der. Sanmayın Resûlullah’a bir salavat getirilsinde, Resûlullah orada olmasın, mutlaka oradadır, Resûlullah’a salavat getirilen meclise, Resûlullah gelmiştir. Hiç gelmemesi mümkün değildir.

Resûlullah’ın geldiği bir cemiyette, onun varlığını hissettiğin an, edep ve adabın ne olmalı? Biz bunları daha öğrenemedik, öğrenecez. Resûlullah Efendimiz, bizi hoş görüyor, “Öğrenirsiniz” diyor. Onun için meşrebine ne kadar çok uyulursa, kazanç kapısı o kadar çok artar. Cezbeyi hor görmesin kimse, Resûlullah cezbeyi yadırgamaz asla.

——————————————————–

NOT: Sohbetlerde işittiklerinizi veya okuduklarınızı kendi kendinize yapıp, vird haline getirmeyin, tasavvuf ehli iseniz Mürşid veya vekile danışmadan günlük zikir dersine ekleme ya da çıkarma da yapmayın. Ama arasıra yapılmasında da mahzur olmadığını da belirtmek isteriz.

#cezbe #ecir #feryad #kemalat #semayapma #Allahdiyebagırmak #Hzİbrahim #ateş #yakmayanateş #dinisohbet

CEVAP VER

Yorumunuzu yazınız
İsminizi yazınız