Zikrin Önemi
“Allah nerededir?” sorusuna İmam Gazeli Hz.’leri dervişlerine şu misal ile cevap veriyor.
Bir kral bir ülkede sarayına resim yaptırmak istiyor salonun bir köşesine, bir yakasına ayrı bir resim, diğer yakasına ayrı bir resim, yani ikisini değerlendirecek, hangisi güzelse onu ödüllendirecek. İşte ülkede haber veriliyor. En güzel ressamlar toplanıyor, çağırıyor, işlerinden iki tanesi seçiliyor. Ondan sonrada ikisine de görev veriyor. “Sen bu duvara resim yapacaksın. Sen de diğer tarafa resim yapacaksın!” ortaya da bir perde geriyorlar, yani ikisi birbirini görmeyecek yani kopya filan çekemeyecek. “Hangisi güzelse ona göre ödüllendirilecek, tamam mı?” “Tamam!”
Ressamın bir tanesi başlıyor duvara işlemeye işte nakışları, çiçekti böcekti aklına ne geliyorsa o anda, işliyor her gün. Diğer taraftaki da hiç resim mesim yapmıyor. Her gün orayı cilalıyor, parlatıyor, cilalıyor, parlatıyor, başka yaptığı hiçbir şey yok. Neyse aradan zaman geçiyor, günler geçiyor.
“Artık tamam mı?” deniliyor? “Tamam!” diyor “Benim resim bitti.” diyor. Öbürüne soruyorlar. O da “Tamam!” diyor.
Ondan sonra kral denetlemeye geliyor, bakıyor ilk resim yapılan yere, “Gayet güzel. Tamam!” diyor.
Ondan sonra öbür tarafına geçiyor. Öbür taraftaki resme bakacak. Bakıyor öbür tarafta resim falan yok, sadece duvar dümdüz var. Ama cilalanmış parıl parıl parlıyor. Kral diyor, “Ee senin resim nerede?”
“Efendim benim” diyor, “Resim” diyor, “Arkadan perdeyi kaldırdığın zaman, o zaman meydana çıkacak, o zaman aşikar olacak!”. Aynı denildiği gibi yapıyorlar. Aradan perdeyi çekiyorlar. Ve o resmin yansıması direkt o cilalanmış, parlamış duvara nakşediyor, oraya kendini gösteriyor resmin bütün azametiyle, tabi o resim daha soluk kalıyor parlak olan yere göre.
İmam Gazali Allah’ın nerede olduğunun bilinmesi için bu misali anlatıyor. Yani “Siz” diyor. “Kalbinizi öyle cilalayın, parlatın ki o Allâhu Teâlâ’nın mükevanattaki Esmaları sizin kalbinize tecelli etsin, nakşetsin aynı o resmin cilalı olan duvara nakş ettiği gibi” diyor. İşte burada Allahu Teâlâ’yı zikretmenin önemini, cila işte zikir olarak işte onun beziydi, temizlik aracısıydı, öbürkülerde ne olarak ibadetler olarak gösteriliyor ki cila ona en çok şeyi veren. Aynı bu insanın bedenindeki beyin ne ise, zikirde diğer ibadetler arasında en üstün olanı o.
Allâhu Teâlâ zaten Ankebut Suresi’nde öyle diyor, “Namaz” diyor, “İnsanı kötülükten, fuhuşiyattan alıkoyar ama zikir ise en büyük ibadettir. Zikrullahu ekber; en büyük zikirdir” diyor Allâhu Teâlâ ayet-i kerimede de belirtiyor. Artı, Peygamber Efendimizde söylüyor zikir edenler için, “Onlar benim ev halkım gibidir” diyor. Allâhu Teâlâ başka bir hadis-i kutsi de ise, “Onlar benim has kullarımdır” diyor. Yani zakir ehlini övüyor.
Ve diğer başka ayette “Zikran kesira” diyor. “Beni çokça zikredin” diyor. Yani “Beni çokça zikreder misin?” demiyor. Çokça zikredin, zikiri çokça yapmamızı istiyor ve bir de şükrü, “Ne kadar da az şükrediyorsunuz” diyor, yani; Allâhu Teâlâ bize bu dünyada neyi çokça, niye sıklıkla yapmamız gerektiğini belirtiyor.
Diğer ibadetlerde “çokça” kelimesini kullanmıyor. Namazda, oruçta, ondan sonra zekatın zaten belirli bir payı var kırkta biri (1/40), onlarda çokça kelimesini kullanmıyor ama zikirde “çokça” kelimesini kullanıyor.
“Zikran kesira” diyor. “Beni çok zikredin”, “Siz Beni zikrederseniz, Bende sizi zikrederim” diyor. “Siz Beni bir toplulukta zikrederseniz, Ben size daha hayırlı bir toplulukta Zikrederim” diyor Allâhu Teâlâ.
İşte bu tarikat kurucuları olan Pirlerimizde bu Esma tertiplerin yapmışlar ki nefsi en etkili methotla Allâhu Teâlâ’yı anmakla, zikretmekle bu nefsi tezkiye ediyoruz biz. Bunlarında Esma terkiplerini Pirler yapmış ki bize kolaylık olsun. Yani bu aynı bir dağın zirvesine çıkacağız, dağa çıkmak için kaç tane yollar var? Sana hangisi uygunsa o yolu takip edip, o yola uyup, o zirveye çıkacağız. Zirveden maksat ne? Maksat Allah rızası. İşte bu zirveye çıkmak hemen bir anda olacak bir şey değil, adım adım takip edeceğiz bu yolu. Çünkü bir işte bile hemen bir günde usta olunmuyor. Bir çırak ilk girdiği zaman temizlik görevi veriyorlar ona. Süpürge görevi veriliyor. Hemen bir günde usta olunmuyor ama ne yapıyor, o işi tekrar ede ede ede ede ondan sonra mahirleşiyor. İşte bizde zikrede zikrede öyle yol alabiliriz. Peygamber Efendimiz ne diyor; “İki günü eşit olan ziyandadır” diyor, yani her gün üstüne bir kademe koyacağız. Yani yolu ilerleteceğiz ki hedefe ulaşalım.
Allah bizi “Ahsen” sıfatında yarattı, bu ahsen sıfatını devam ettirebilmek için Esmaül Hüsna yani “Allâhu Teâlâ’nın en güzel isimler O’nundur” diyor. Bu güzelliğe de, ahsen sıfatına da Allâhu Teâlâ’nın güzel isimleri ile ahsenlik katacağız ki ilerleyeceğiz, yoksa Allâhu Teâlâ’nın bu güzel isimlerini zikretmezsek ne olacak? O zaman Esfel-i safilin aşağılıkların aşağısına döneceğiz. Allâhu Teâlâ’nın güzel isimleriyle nurlanacak bizim gönlümüz, ağzımız.
Cenab-ı Allah; ayet-i kelimesinde öyle diyor zaten, ne diyor; “Gökyüzünde ve yeryüzünde hiçbir şey yoktur ki, Allâhu Teâlâ’yı tesbih etmesin”. Peki biz bundan mahrum mu kalacağız? Mahrum kalırsak ne olur, Allâhu Teala’yı zikretmezsek ne olur? Diyor ki Allâhu Teâlâ; “Kim ki Rahman’ın zikrinden yüz çevirdi, onun peşine en azılı şeytanları musallat ederiz. Ve onun yakın arkadaşı olur”.
Diğer bir ayette ise “Ona dar bir geçimlik veririz bu dünyada da” diyor. Yani kurtuluşun yok. Nefise mi uyacağız, Allah’a mı? Nefis Allah’ın düşmanı, onun için Peygamber Efendimizde diyor; “En büyük cihad, nefisle olan cihad; cihad-ı ekber. En büyük mücahit; nefsiyle ile mücadele eden.”
Bir savaştan dönerken Peygamber Efendimiz öyle diyor, “Bu küçük savaştan daha büyük bir savaşa katılacağız” diyor. Ashab-ı Kiram Efendilerimiz soruyor; “Ya Resullallah, daha yeni savaştan çıktık, yaralarımızı, berelerimizi iyileştirmedik, hangi savaşa gireceğiz, katılacağız?”
O da diyor ki; “Bu nefisle olan cihat bu ekber-i cihat hepsinden büyük”. Çünkü neden bir savaşta ya şehitsin ya gazi ama nefiste olan mücadelede, savaşta ise ömür boyu. Hele bu ahir zamanda nefisle mücadele daha da zor. Çünkü bunu da Peygamber Efendimiz hadislerinde öyle diyor; “Ahir zamanda” diyor, “Kişinin imanlı olabilmesi kor ateşi elinde tutabilmesi kadar zor olacaktır” diyor. İşte “Bu zamanda” diyor, “Kişi, ahir zamanda istikamet sahibi olan kişi 40 şehit sevabı alır” diyor.
Normalde bir şehide Allâhu Teâlâ; “Kabirden kalk, gir cennetime der” diyor. Sen düşün işte, 40 şehit sevabı alacaksın, Allah’ın izzeti ikramını ona göre tasavvur eyle”. İşte zikirin ehemmiyeti o yüzden büyük, hem ilahi kalkan oluyor, hem nefsine, hem de şeytanın vesise ve desiselerine, mesela bu senin beynine vesise gönderiyor, çıkıpta senin karşına görünüp “Şunu yap, bunu yap” demiyor şeytan, senin beynine vesise gönderiyor. Aynı bu televizyon kanalından gelen UHF kanalları gibi ses, görüntü gönderiyor.
Allâhu Teâlâ’yı zikrettiğin zaman bu ilahi kalkan olmuş oluyor. O vesise ve desiselerden korunmuş oluyorsun.
Allâhu Teâlâ ayet-i kerimede ne diyor; “Biz emaneti gökyüzüne ve yeryüzündeki dağlara teklif ettik, onu hiçbiri kabullenmedi, onu zalim ve cahil olan insan yüklendi.” İşte o emanetten maksat hür irade, işte biz bu hür iradeyle nefsimizin yoluna mı gideceğiz, yoksa Allah’ın yoluna mı gideceğiz; işte o bizim elimizde. Peygamber (s.a.v) Efendimiz ne diyor, “Cehenneme dayanabileceğin kadar günah işle, cennete Allah’a ihtiyacın olduğu kadar da sevap işle. Her “akıllıyım” diyen kişide akletmesi lazım. Ee müminde akıllı kişidir, el kārda, gönül Yarda daima Allah’ı zikreder, yani kayıpta değildir.
Ayet-i kerimede Allâhu Teâlâ ne diyor; “Onlar ayaktayken, otururken, yanları üzerine yatarken Allah’ı zikrederler ve mükevenata bakarak yeryüzüne ve gökyüzüne ‘Allah’ım sen bunları boş yere yaratmadın, sen her türlü eksikliklerden münezzehsin, bizi ateşin azabından koru’ diye söylerler” diyor ayet-i kerimede.
Peygamber (s.a.v) Efendimiz zakirliğin yani zikredenlerin önemini belirtmek için şöyle buyuruyor, “Mahşer yerinde herkes büyük endişe içindeyken öyle bir takım insanlar vardır ki onlar izzeti ikram olunurlar. Bunlara hatta peygamberler dahi imrenirler, ya Resullallah ‘Bunlar melek midir, cin midir bunlar kimdir ki bu izzeti ikrama dahil olundular”. Peygamber Efendimiz diyor ki; “Bunlar ahir zamanda Allah’ı zikredenlerdir” diyor.
NOT: Sohbetlerde işittiklerinizi veya okuduklarınızı kendi kendinize yapıp, vird haline getirmeyin, tasavvuf ehli iseniz Mürşid veya vekile danışmadan günlük zikir dersine ekleme ya da çıkarma da yapmayın. Ama arasıra yapılmasında da mahzur olmadığını da belirtmek isteriz.
#zakir #zikreden #tasavvufsohbeti