Allâhu Teâlâ’nın en büyük lütfuna uğramış, seçilmiş ümmet. En seçkin ümmet. Bu ümmetten önce Cenab-ı Hak birçok kavimleri batırdı, birçok şeyler… Bir de Yahudi’lere bir miktar değer verdi ama Yahudiler nankör çıktı. Allah ile pazarlığa kalkıştılar. Yani Allah âlemleri yarattı yaratalı küre-i Arz’ın üzerine gelen en şanslı, Allah katında en çok değer verilen ümmet; Resullulah (s.a.v.) Efendimizin ümmeti. Yani sizler, bizleriz. Kıyamet’ten önceki son ümmet.
Allâhu Teâlâ bu son ümmete Kıyamet’e doğru cemiyetlerin, dünya nüfusunun dejenere olacağını biliyordu. Allah için bilmemezlik diye bir konu olmaz. Onun için birçok hediyeler verdi bu ümmete… Kurtuluş reçetesini verdi, cennet biletini verdi.Her müminin cennet bileti elindedir. Peki nedir bunlar? İnsan ölümden korkuyorsa çok bol İhlas okuyacak, öyle büyük ki anlamadan ölür gider.
Güzel bir reçete salatu selam Efendimiz bir hadis-i şerifte diyor ki:
“Kim ki sabah namazından sonra ve yatsı namazından sonra Amenerrasulu duasını okursa, gece de ölse, sabah da ölse şehit olarak ölür” diyor.
Bak şimdi; bu hiçbir ümmete verilmiş bir hediye değil. Yahudi, Yahudi iken de verilmiş bir hediye değildi. İşte cennet bileti, Cenab-ı Hak bir şehide; “Kabirden kalk, cennete gir” diyor. Yani; sorgu suale dahi tabi tutmuyor.
İkincisi yine Peygamber salatu selam Efendimiz hadis-i şerifinde buyuruyor; “Zamanın tefessühünde istikamet sahibi mümin kırk şehit sevabı alır.” Burada daha büyük bir müjde var, birinci hadisten kırk kat artmış. Kırk şehit sevabıyla Mahkeme-i Kübra’ya gider.
Hani Mevlana diyor ya:
“Çekil ey can aradan,ayrılıktan kavuşmaya göçelim”
Göçelim de göğe çıkalım, orda ağa olalım. Mevlâna gibi ağa olalım.
Cenab-ı Hak bu ümmete bunun gibi birçok hediyeler verdi. Diğer bir hadiste; “Bir mümin dünya hayatında 80 yaşına gelirse” diyor; “70 yaşında günah defteri kapanır”.
Soldaki meleğe kapat kitabı senin yazacağın bir şey kalmadı. 80 yaşına girdiği zaman, melekler birbirlerine o kişiyi gösterir ve ona rastladıkları zaman ‘Yeryüzündeki Allah’ın esiri’ der” diyor. Yeryüzündeki Allah’ın esirinin anlamını bir bilseniz, bin yıl amelden daha üstün bir iltifat.
Buna benzer birçok hediye son ümmet ve Allâhu Teâlâ’nın çok değer verdiği ve bu şekil hediyelerle tahakkuk ettiği bir ümmet. Cenab-ı Hak bu ümmete bu kadar şey ikram ettiği halde bozulanın, Allah’a sırt çevirenin nankörlüğünü düşünelim, tartalım, mantığımızda. Mantık potasında onu bir eleyelim, bir bakalım bu nedir yani?
Allâhu Teâlâ ayet-i kerimede; “O canı çıkasıca kafirler ne kadar kafasızlar” diyor. Çok güzel bir ifade. Bütün kâinat Allah’ın her emrini kabullenmiş. Güneş’te görevini yapıyor, Ay’da görevini yapıyor, yıldızlar da görevini yapıyor, meleklerde görevini yapıyor, bitkiler de görevini yapıyor. Sular “Ya Hadi ya Hadi ya Hadi” diye akar. Taşın, suyun, ağacın, her şeyin zikri var. Bir insanın nankörlüğü dışında Yaradan’ı zikretmeyen hiçbir hayvan yok! Tam böyle olmamış derviş, Şeyh’ine der ki:
“Sultanım köpeğin olayım.”
Hoca; “Çok şey istiyorsun oğlum.”
Derviş düşünür; “Yav beni köpek yerine bile koymadı.”
Hayvanların en az zikredeni eşektir; günde 21 bin defa lafza-i Celal çekiyor, köpek eşekten fazla zikir ediyor. Hoca ona diyor ki; “Oğlum, sen onun görevini yüklenemezsin, sana ağır gelir. Sen o olamazsın. Köpek günde 27 bin defa lafza-i Celal çekiyor. Acaba hangimiz çekebiliriz günde 27 bin defa? 3 gün çekeriz 4. gün başlarız safsalamaya. Bütün mükevvinat kayıtsız şartsız Allah’a itaat ediyor. Ama nankör insan ki bu kadar güzel hediyelerine, müjdelere nail olmuş bu ümmet ne yapıyor? Onun düşmanı olan tağutun kuyruğuna yapışıyor. Allah’ın mülkünde yiyor içiyor, Allah dünyayı da vermiş, kira da almıyor.
Türlü cevherler, türlü madenler,
Bunlar mı beşere hizmet verenler,
Bunun sırrını bilir Erenler,
Eren’e saygı gerek kardeşim.
**
Eşrefi mahluk yarattı insanı,
Rahmana boyun ey Rahmanı tanı,
Bize kirasız verdi vatanı,
Bunlara şükür gerek kardeşim.
Şükrümüzü eda edemeyiz, kesinlikle mümkün değil. Cenab-ı Hakk’ın o kadar nimeti var ki üzerimizde. Bir çam ağacının 24 saatte ürettiği oksijen, 100 kişiye; bir ay yetiyor, onu görmüyoruz. Sırtımızda bir nokta kaşınıyor, parmağımızda göz varmış gibi ta orayı buluyor.
Bunlar o kadar muazzam şeyler ki… Şurada bir kardeşimizle konuşuyorum, aradan 10 yıl geçse de adamın adı söylendiği zaman Amerika’da olsa benim gönül ekranım anında çekiyor, ekrana getiriyor onun şeklini, şemailini, konuşmasını gibi şeyleri. Allah bizi neler ile mücehhes kılmış, neler ile donatmış.
Onun için:
“Esteizübillah”; “Lekad halaknâl insâne fî ahseni takvîm”, “Biz insanı en güzel surette yarattık.”
Ahsen sıfatında yarattık, mükemmel yarattık ve ona ruhumuzdan üfledik. Onun için insanın değeri yüksek ama hangi insanın? Allâhu Teâlâ’nın ipine sarılan insanın. Ama bugün için cemiyetler öyle bir hal aldı ki, bugün şeytan bıraktı yani görevini. Çünkü; insan şeytan onu çoktan aştı. Şeytan Allah’ı biliyor, Allah ile konuşması var, meleklere imamlık yaptı uzun süre. Peygamberimizden önce görünme hakkı vardı. İstediği kılıkta, istediğine gözüküyordu ama sen şeytan olduğunu bilmiyordun.
Adamın biri yolculuk yapıyor, şeytan insan kılığında geliyor,
“Merhaba birader, nereye gidiyorsun?”
“Falan yere.”
“Ben de oraya gidiyorum.”
Akşam ezanına kadar, güneş batıncaya kadar onunla yolculuk yapıyor şeytan. Akşam bir mola veriyor o yemek yemek için. Şeytan diyor ki ona; “Ben şeytanım!” diyor.
“Hadi ordan” diyor insan. Bir kılık değiştiriyor, ürküyor. Yeniden insan kılığına girince soruyor:
“İnandın mı şeytan olduğuma?”
“İnandım.”
“Ben senin şerrinden Allah’a sığınırım” diyor,
“Ne oldu? Sen şeytansın, benim ne şerrim olacak?
“Ben yüzyıllarca yaşadım, bir kere Allah’a karşı geldim. ‘Secde et’ dedi, etmedim. Ama sen bugün beş kere ettin” diyor, beni beş kere geçtin.
Bir hadiste, “Namazı terk eden Allah’a savaş ilan edendir” diyor.
Allah’ın hediyeleri bunlarla da sınırlı değil. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) diğer bir hadiste diyor ki; “Bir mümin, üç gün hasta olursa, onda tek bir günah bırakmaz Allâhu Teâlâ. Hepsini helak eder.”
Diğer bir hadiste, aynı konu biraz detayıyla açıklanıyor, diyor ki; “Cenab-ı Hak bir kuluna bir hastalık verirken, üç grup melek yollar ona; biri gelir ağzının tadını alır, biri gelir rengini alır, biri de gelir günahlarını alır. Amel defterinde ne kadar günah varsa alır. Hastalık süreci başlar. Eğer o hasta olarak ölürse, günahları alınıp ölür. Düzelirse eğer Allah ona şifa verecek ise iyileşeceği zaman Allâhu Teâlâ der ki ağzının tadını alan meleğe; ‘Git ağzının tadını geri ver’. O yavaş yavaş yemeğe ve yeniden tat almaya başlar. Diğer rengini alan meleğe de; ‘Git rengini iade et’ der, o da rengini iade eder ve günahlarını alan melek bir zaman bekler, ona bir emir çıkmaz. Sonra der ki; ‘Yarabbi, bizde de bir emaneti var’. Cenab-ı Hak der ki; ‘Günahtan yana aldığımız bir şeyi geri vermek, Biz’im şanımıza yakışmaz, onları helak et’ der” diyor.
Şimdi buna benzer dünya kadar Cenab-ı Hakk’ın mümine ikramı var, mümine şefkati, merhameti var. İşte biz bu nimetleri görmüyoruz, bu nimetlerin değerini bilmiyoruz. Onun için bunların farkında olursa kişi ne olur? Yaşamında da, davranışlarında da, düşüncelerinde de, hareketlerinde de, her şeyinde buna uygun bir yaşam biçimi uygular kendisine.
Birde değerli geceler ihsan ediyor Cenab-ı Hak, niçin? Bu sevaptan hasat, günahtan ise hazan.
————————————————–
NOT: Sohbetlerde işittiklerinizi veya okuduklarınızı kendi kendinize yapıp, vird haline getirmeyin, tasavvuf ehli iseniz Mürşid veya vekile danışmadan günlük zikir dersine ekleme ya da çıkarma da yapmayın. Ama arasıra yapılmasında da mahzur olmadığını da belirtmek isteriz.
#Amenerrasulu #Şehitsevabı #Şehidsevabı #şeytanınşerri #Allahuteala