ALLAH KİMSEYİ TAŞIYABİLECEĞİNDEN DAHA FAZLASIYLA MÜKELLEF KILMAZ

0
162

Cenab-ı Allah, Bakara Suresi’nin son ayetinde; “La yukellifullahu nefsen illa vus’aha” diye, “Allah hiç kimseyi mükellef tutmaz” diyor.

Neyden dolayı mükellef tutmaz? Gücünün kaldıramayacağı yüklere karşı. Yani kapasitesinin üstünde olan mükellefiyetlerden dolayı sorumlu tutmaz. Yani Allahu Teâlâ imkanımız dahilinde olan şeylerden sorumlu tutuyor bizi. Yani bir kişi sağlamsa normal bir abdest almakla mükellef. Zaruriyet hasıl olduysa bu sefer bize teyemmümle abdest almayı emrediyor. Diğer ibadetlerde de böyle. Mesela; namaz kılmanda da bir zaruri ihtiyaç doğduysa, hastalandın ya da o namazı kılmaya takat getiremedin, bu sefer Allahu Teâlâ oturarak da namaz kılmamıza imkan tanıyor. Eğer ona da takat getiremiyorsan, yatarakta kılabilmeye izin veriyor. Oruçta da aynı böyle. Eğer; oruç tutma imkanın yoksa hastalıktan dolayı, zaruriyetten dolayı bunun yerine ne veriyorsun; bedel veriyorsun, fitre bedeli veriyorsun. Zekatta ise yiyecek türünden olanlarda ayrı, hayvanlarda ayrı, bir de çalışıpta kenara biriktirdiklerinden nedir o; 80 gram. Biriktirdiğinde ise bunun 41’i, 2,5 gram altın eder. Üstünden de bir yıl geçtiyse bunu vermekle mükellefsin. 82 gram altın varsa bu sefer hacca mükellefsin. Yani bunlar sende olmadıktan sonra Allahu Teâlâ sana ağır yük yükleyipte, “Bunları yapacaksın” diye emir eylemiyor.

Zikir ibadeti ise ibadetlerin arasında en kolay olanı. Mesela rabıtalı yaptığın zikirden ayrı, günlük çalışmanda da Allahu Teâlâ’yı zikredebilirsin. Yer ve zaman farkı gözetilmeksizin her zaman yapılabilir.

Hatta Allahu Teâlâ ayet-i kerimesinde ne buyuruyor; “Onlar otururken, ayakta iken, yanları üzerine yatarken Allah’ı zikrederler” buyuruyor.

Günlük vird olarak çekilen de en fazla ne kadar tutsun; yarım saat tutsun, bir saat tutsun ya da bir üç saat tutsun. Çekilecek olan zikirin sayısına göre. Ama burada da nedir, Allahu Teâlâ bize bir çok büyük bir yük yüklemiyor yani Allahu Teâlâ’yı zikretmekle. Yani Allahu Teâlâ’nın bize emretmiş olduğu her şey nedir; insanların yapabilecek olduğu mükelleflik nispetinde. İşte kişi vird alıyor, sonra bırakıyor. Ama bu onun için tabii hayır olmuyor. Çünkü ben kaç yıllardan beri bu tarikat-ı aliyyi’deyim, böyle ders alıp da bırakan ilk 3-5 yıl içinde ailesi, yuvası dağılıyor. Ondan sonra tam böyle akıllarını da kullanamıyorlar, ne yapacaklarını yani. Çünkü Allahu Teâlâ’nın koruması kalkıyor, Hıfzı koruması kalkıyor üstünden. Sen Allahu Teâlâ’yı zikretmeyi bırakmakla ne demek oluyorsun; “Artık benim Allah’a ihtiyacım kalmadı. Peygamberin şefaatine de ihtiyacım kalmadı” der gibi oluyor. Yani 7 kat semadan kendini atsa yere daha iyi.

Yani virdi, namazı bıraktığında ne oldu yani, dünyalık ne verdi sana ya da ne verecek? Yani; bir dünya hayatında bile bir iş yerine gidiyorsun, çalışıyorsun sabahtan akşama kadar. Ee patronu senden ne isterse onu yapıyorsun. Yani 8 saat ya da 10 saat günlük kaç saat çalışıyorsan, onun emrinden dışarı çıkmıyorsun. Ne için; günlük menfaat temini için. Sabahtan, akşama kadar onun dediklerini yapmakla mükellefsin. Ya da bir iş yerin varsa, müşterin ne istiyorsa, onun isteği doğrultusunda hareket ediyorsun. Ee öbür tarafta Allahu Teâlâ bize ebedi hayatı bahşedecek. Yani mizan bizde. Biz dünya geçimliği için ağır yükler altına girebiliyoruzda, maneviyatta Allahu Teâlâ zaten ağır yük yüklemiyor üstümüze. Ama onda bile ne yapıyoruz; yan çizmenin yollarına bakıyoruz.

Ayetin devamında ise Allahu Teâlâ; “Herkesin yapmış olduğu iyilik ve kötülük kendi aleyhinedir” diyor. Ondan sonra işte Allahu Teâlâ bize nasıl dua etmemiz gerektiğinde de şöyle buyuruyor; “Rabbimiz biz unutursak ya da yanlış yaparsak bizi sorumlu tutma. Bize daha evvelkilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz bize gücümüzün üstünde sorumluluk yükleme” diye devam ediyor.

Yani Allahu Teâlâ ilk ayette bizim kaldırabilecek olduğumuz kadar sorumluluk veriyor. Ama biz bu sorumluluktan da kaçarsak ondan sonra işte bak, ağır yükler ondan sonra geliyor. O da neden bizim kendi nefsimizin yapa geldiklerinden dolayı.

Bunlara en büyük örnek kim? İsrail. İsrail oğulları. Onlar işte Allahu Teâlâ türlü lütuflarda bulundular. Bunlara bu türlü lütuflara yani yapabilecekleri kadar onlara ibadet şeklini gösterdi Allahu Teâlâ. Bunlardan kaçınınca ondan sonra da Allahu Teâlâ onlara daha çok ağır yük yükledi. Kırk yıl mesela çölde kaldılar. Ondan sonra, onlarda hayvanın bazı yerleri haram kılındı. “Cumartesi yasağına uyacağız” dediler, ona uymadılar. “Bu sefer onları biz hınzır (domuz) kılığına çevirdik” diyor.

Yani kişi sorumluluklardan kaçtığı zaman bu sefer daha büyük sorunlar çıkıyor. İşte ondan sonra haberlerde görüyoruz. Kişi ne yaptı, “Cinnet geçirdi” diyor. Yani yükü kaldıramadı. İntihar etti ya da ne de kadın cinayetleri oluyor. İşte diyor, eşi onu terk etti diye gidiyor, onu vuruyor. Ondan sonra kendini de vuruyor. İşte kişi ne yapıyor; “Beni terk etti diye” diyor, “Onu vurdum”. Burada kibirlik alameti çıkıyor.

“Zerre kadar kibri olan cennete giremez” diyor Peygamber (s.a.v) Efendimiz. Yani sen kimsin? “Yani beni terk etti. Ben terk edilecek kişi miyim?” Ondan sonra onu kaldıramıyor, gidiyor eşini vuruyor. Ya da diyor; “Ben onsuz yapamam. İşte beni terk etme”. Bu sefer de karşı tarafı put yapmış oldu.

Onsuz yapamam, edemem ne demek? Allahu Teâlâ; “Biz size eşlerinizi emanet olarak verdik” diyor. O zaman sen niye emanetine sahip çıkmadın, emanete hiyanet ettin. Anlaşamadıysan, gitmiyorsa boşanma diye bir müessese var. Yani canını almak ne diye? Yani kişi nereden alıyor bir selayeti? Dinde öyle bir hüküm yok ki!

İşte Allahu Teâlâ’nın yüklemiş olduğu sana o hafif yükü almayıp da tağutların, putlarının yüklerini üstüne yüklendiğin zaman işte böyle sonuçlar meydana geliyor. Yani kişi az olan şeyi tercih etmiyor da çok olanı yükleniyor. Ama Allahu Teâlâ da “İnsanların çoğu kafirdir, çoğu fasıktır, çoğu müşriktir, çoğu inkarcıdır, gafildir, yalancıdır, zannına uyar, nankördür, şükür etmezler, çoğu iman etmezler, Hak’tan hoşlanmazlar, çoğu Allah’a ortak koşar, çoğu Kur’ân’dan yüz çevirir, akıl etmez çoğu, Allah’ın verdiğini bilmez, çoğu Kur’ân’dan yüz çevirir akıl etmez, çoğu Allah’ın verdiğini bilmez, çoğu kıyametin geleceğine inanmaz, çoğu Allah’ın tekrar dirilteceğine inanmaz”. “Çoklar” zümresi çok.

Peygamber (s.a.v) Efendimiz; “Siz siyah bir öküzün üstündeki, beyaz bir ben kadarsınız” diyor. Çok olanlardan olmak marifet değil. Az olanlardan olupta has olmak asıl olan. “Bu Kur’ân öğüttür. Öğüt alan yok mu?” diyor Rabbül Alemin. Başka bir ayette ise; ‘‘Kur’ân iman edenlerin imanını arttırır, kafirlerin ise inkarını arttırır” diyor.

“İnkarcılarında inkarını arttırır.”  “Biz bu kitapta her şeyi açıkladık” buyuruyor Rabbül Alemin. Bir Allah dostu sohbet ederken Kur’ân’dan şöyle bahsediyor;  “Yaş veya kuru, küçük, büyük her şey” diyor, “Onuda bulursunuz.”

İçlerinden de geveze birisi çıkıyor latife olsun diye; “Hocam” diyor, işte; “Yahni yemeğinin tarifi var mıdır Kur’ân’da?”

“O da vardır evladım” diyor.

O şaşırıyor bu soruyu soran. “Nasıl olur, hocam!” diyor. “Ben kaç defa Kur’ân’ı Kerim’i okudum öyle bir ayet yok” diyor.

“Olur mu oğlum?” diyor. “Sen Kur’ân’ı usulüne göre, metoduna göre, adabına göre okumamışsın” diyor. “Öyle okusaydın görürdün, bulurdun” diyor. “Nahl Suresi’nin 43. Ayetinde, Allahu Teâlâ ayetin en sonunda diyor ki, ‘Zikir ehline sorun’, İşte zikir ne? Anmak, hatırlamak. Yani dünyevi bir işte de insan devamlı bir şeyi zikredip hatırlıyorsa, yani o iş babında ne iş yapıyorsa, onda mahirleşir. Ee  sen bunu ehline sorsaydın, o sana tarif ederdi bir güzelce” diyor. “Sen bu ayeti tam,  usulünce, adabınca okumadığın için oradan öğrenemedin” diyor. “Normalde namazı kılıyoruz” diyor. “Kaç rekat olduğu yazıyor mu?” İşte orada da neye göre kılıyoruz? Peygamber Efendimizin öğretisine göre. Zekat da aynı şekil. Yani iş ne; ehlinden öğrenmek. Peygamber (s.a.v) Efendimiz’e de birisi soruyor; “Ya Rasulallah, siz mümin kişi öldüğünde acı çekmez diye buyurmuşsunuz” diyor. “Onu Kur’ân’dan nasıl bulabilirim?’, ‘Yusuf Suresi’ni okumaz mısın?’ ” diyor. “Orada Hazreti Yusuf kadınların karşısına çıktığında ne yaptı? Onlar elma soyuyordu. Hepsi elini kesti ama hiç farkına varmadı.
İşte Müslümanında ölmesi mümin olan kişinin aynı o şekilde olur” diyor. “O ölüm acısını hissetmez. Cennette girecek olduğu yeri gösterirler ona” diyor. “O acıyı hissetmez”.

Yani ez cümle, Allah Celle Celâluh müminlerin üzerine ağır yük yüklemiyor. Bak her şeyi hafifletiyor açıklayıcı bir şekilde. Kişi bu hafif yükü yüklenmekten çekinirse, bu sefer dünyanın yükünü sırtına yükleniyor, ondan haberi yok.

NOT: Sohbetlerde işittiklerinizi veya okuduklarınızı kendi kendinize yapıp, vird haline getirmeyin, tasavvuf ehli iseniz Mürşid veya vekile danışmadan günlük zikir dersine ekleme ya da çıkarma da yapmayın. Ama arasıra yapılmasında da mahzur olmadığını da belirtmek isteriz.

 

#KuranıKerim #Kuran #ayet#hadis #BakaraSuresi #dünyayükü #dert #tasa #zikir #namaz

CEVAP VER

Yorumunuzu yazınız
İsminizi yazınız