Allâhu Teâlâ’nın en çok azap edeceği aza, dildir. Dil.
İnsanların iki günah kapısı vardır iki bacak arası ile iki dudak arası. Bunlara sahip olacak. Kafire dahi zulmetmeye hakkımız yok. Allâhu Teâlâ; “İzzet’im ve Celal’im üzerine yemin ederim ki” diyor. Allâhu Teâlâ’mız yemin ediyor. “İzzet’im ve Celal’im üzerine yemin ederim ki mazlum, kafir dahi olsa bir zaman sonrada olsa ona yardım ederim” diyor. Mazlum durumuna düşürme kimseyi! “Mazlum kafir olsa dahi ona yardım ederim” diyor. Böyle olunca… Gerçek mümin kimdir? Kendisinden emin olunandır her konuda.
Ebu Bekir Sıddık (r.a):
“Yarabbi! Benim vücudumu o kadar büyüt ki, 7 cehennemi de benimle doldur, bütün azabı ben çekeyim, diğer kullarını affet” diyor. İşte böyle olmamız lazım. Gönlümüz, aklımız, melekelerimiz böyle olursa…
İnsan tevazu gösterdikçe Allah’ın Kat’ında büyüyor. İnsan kendisini büyük gördükçe Allah’ın Kat’ında küçülüyor. Günahlarda da böyledir. İnsan bir günah işleyipte onu kendi gözünde küçültürse, Allah’ın gözünde büyür. İşlediğin günahı kendi gözünde büyütürsen, Allâhu Teâlâ’nın gözünde küçülür. Bunları bilerek, attığımız her adımın nereye atıldığının farkında olmamız lazım.
Zakirler, zikredenler adı ne olursa olsun. Peygamber salatu selam Efendimiz birçok hadiste diyor ki, “Kişi Karun kadar zengin olsa, -Karun’un hazinelerini koyduğu yerlerin anahtarlarını 70 deve taşıyordu, sadece anahtarlarını- Bir insan Karun kadar zengin olsa bütün malını Allâhu Teâlâ için tasadduk etse (Allah rızası için hayra vermek) zikir ondan üstündür.” Düşünün bak!
“Bir insan Allah için savaşa girse, parça parça oluncaya kadar savaşsa, zikir ondan üstündür” diyor. Böyle yüzlerce hadis var. Ne mutlu bizlere ki Allâhu Teâlâ bizim ağzımızı, kalbimizi kendi ismiyle kendi zikriyle süslemiş. Bunun kadrinin bilinmesi lazım.
Şimdi iki tane de müjde verici hadisten dem vuralım. Kimsenin kafasını şişirmeden de böyle düğümleyelim. Salatu selam Efendimiz Ashab’ına anlatıyor bunu. Daha evvel defalarca bunu anlattım, sık sık gündeme getirdim ki gönüllerimizde, kafalarımızda, melekelerimizde, idrakımızda yer etsin. Çünkü Allâhu Teâlâ; “Ben kulumun zannı üzereyim” diyor. “Ben kulumun zannı üzereyim.”
Resûlullah (s.a.v.) Efendimizde buyuruyor ki; “Ashab’ım, sakın ola ki Allâhu Teâlâ için içinizde iyi zan oluşturmadan ölmeyiniz” diyor.
Bu biri ayet, biri hadis bunu tembihlediği için ben bunu sık sık gündeme getiriyorum. Yani herkesin içinde Allâhu Teâlâ’ya karşı iyi bir zan oluşsun, onun tohumu atılsın diye.
“Allâhu Teâlâ hakkında içinizde iyi zan oluşturmadan ölmeyiniz” diyor.
Allâhu Teâlâ’da; “Ben kulumun zannı üzereyim” diyor ayet-i kerimede. Ashab’ına anlatıyor; “Ey Ashab’ım! Ey sevgili arkadaşlarım! Mahkeme-i Kübra’da Hz. Adem’den beri gelen bütün ümmetler büyük korkular içinde, büyük azaplar içinde, büyük endişeler içinde hesap kitap verirken.”
Burada bir parantez açalım. Azap gören de var, görmeyen de var Mahkeme-i Kübra’da. Peki bu nasıl oluyor?
Kur’ân’da Kaf, Ha, Ya, Ayn, Sad Mahkeme-i Kübra’nın dizaynını anlatır. Mahkeme-i Kübra’nın bütün detayını anlatır. Efendim, Kur’ân başlıkları bir şey ifade eder mi, neden etmesin?
Allâhu Teâlâ, “Biz boş şey yaratmaktan münezzehiz” demiyor mu? Boşa mı yazdı Allâhu Teâlâ yazılanları? “Ben bilmiyorum” diyeceksin.
Kaf, Ha, Ya, Ayn, Sad Mahkeme-i Kübra’yı anlatır. Şurada bir mümin dikilir başına rahmet iner. Omuz omuza dayanmıştır. Bir kafir vardır, başına azap iner. Mahkeme-i Kübra’da herkesin yeri bellidir. Herkesin ulaşacağı, duracağı yer bellidir. Bunu anlatır.
İşte salatu selam Efendimiz Ashab’ına; “Bütün ümmetler büyük endişeler, büyük korkular, büyük azaplar altında hesap kitap verirken bir zümre insan vardır, bunlar inciden tahtlar üzerine oturtulur, bunlara izzet ve ikram edilir. Peygamberler ve şehitler bunlara özenir, imrenir. Melekler aralarında konuşurlar; ‘Bunlar insan mıdır? Allâhu Teâlâ’nın yarattığı özel bir melek midir?’ ”
Ashap büyük bir hayret ve büyük bir özenti ile “Ya Resûlullah bu devletliler kimlerdir?” Salatu selam Efendimiz devam ediyor; “Zamanın tefessühünde (Yani bugünlerde) her biri bir yerde oturduğu halde başka hiçbir maksat olmamaksızın sırf halakayı zikir kurmak için bir araya gelenlerdir. Dervişlerdir” diyor. Ya işte Peygamberlerin ve şehitlerin özeneceği, imreneceği bir lütfe nail olacak bu insanlar. Bundan büyük devlet olabilir mi ya? Mümkün mü? Değil.
İşte Allâhu Teâlâ’nın şu küfrün içinde, şu dejenerenin içinde yolunu sapıtmadan, Allâhu Teâlâ’ya yönelenlere vereceği mükafatların ilki. Daha cennete girmeden. Çünkü salatu selam Efendimiz bir hadislerinde buyuruyor ki:
“Zamanın tefessühünde istikamet sahibi mümin kırk şehit sevabı alır.” Kırk şehit sevabı.
Bir şehide Allâhu Teâlâ; “Kabirden kalk, cennete gir” der.
—————————
NOT: Sohbetlerde işittiklerinizi veya okuduklarınızı kendi kendinize yapıp, vird haline getirmeyin, tasavvuf ehli iseniz Mürşid veya vekile danışmadan günlük zikir dersine ekleme ya da çıkarma da yapmayın. Ama arasıra yapılmasında da mahzur olmadığını da belirtmek isteriz.
#mümin #gerçekmümin #şehidsevabı
Allah razı olsun